Türkiye’de eğitim sistemine dair en önemli adımlardan biri atıldı belki de… Yükseköğretim Kurulu’nda düzenlenen 259. Üniversitelerarası Kurul Toplantısı’nda konuşan YÖK Başkanı Erol Özvar’ın açıklaması ile üniversite eğitimi alanında devrim niteliğinde bir hamleyle yeni bir döneme girildi.

Devlet üniversitelerindeki ikinci öğretim programlarının kapatıldığının açıklanması farklı yönlerden değerlendirilmesi, anlamlandırılması gereken bir hayli cesur bir süreç. 2023 yılında Türkiye’deki bin 308 ikinci öğretim programına yaklaşık 80 bin öğrencinin yerleştiği biliniyor.

İkinci öğretim programları özellikle sosyal bilimler, iletişim, iktisat ve işletme gibi bölümlerde yoğunluk kazanıyordu. Kimya, fizik, biyoloji, matematik gibi sayısal alanlarda da ikinci öğretim kontenjanları diğer bölümlerle karşılaştırıldığında daha yüksekti.

YÖK’ün aldığı bu kararla mimarlık, eczacılık, psikoloji, beslenme-diyetetik ve temel bilimlere özgü bazı programlarda kontenjan azaltma sürecine girildi. Yıllardır eğitim bilimleriyle ilgilenenlerin kontenjanlarla alandaki mesleki ihtiyaçlar uyuşmuyor söylemine en yetkili ve etkili noktadan müdahale edilmesi çok hoş.

Bu karar Yüksek Öğretim Sınavı’na (YKS) giren öğrencilerin daha az kontenjanla karşılaşacağı anlamına da geliyor.

Türkiye’de üniversite kontenjanlarının yıllardır büyük bir sorun yarattığı ve bu konuda çalışma yapılması talepleri yüksek sesle dile getiriliyordu.

SAYILAR ÇOK BÜYÜK…

YÖK’ün en son kamuoyuna açıkladığı veriler 2022-2023 öğretim yılına ilişkin istatistikleri içeriyor. Buna göre, 2022-2023 eğitim öğretim yılında 6 milyon 950 bin 142 öğrencinin 6 milyon 204 bin 78'i devlet üniversitelerinde, 735 bin 433'ü vakıf üniversitelerinde, 10 bin 631'i vakıf meslek yüksekokullarında öğrenim görüyor.

İkinci öğretim kontenjanlarının 120 bin civarında olduğu ülkemizde üniversitelerde eğitim gören toplam öğrenci sayısı ile karşılaştırma yapıldığında bu sayı çok da kayda değer değilmiş gibi görünebilir ancak durum öyle değil.

Yakın gelecekte eczacılık ve diş hekimliği gibi bölümlerden mezun olanların dahi istihdama katılmasının çok daha zorlaşacağı yönünde ciddi araştırmalar var. Bir milyondan fazla atanamayan öğretmenin olduğu ülkede en çok işsizlik sorunu yaşayan üniversite bölümü ise sosyal hizmetler ve gazetecilik…

Eğitim ve kariyer planlamasının dünyanın yeni gerçekleriyle örtüştüğü, ihtiyaca göre bir eğitim modelinin düzenlendiği batılı ülkeler gibi olabilmek için üniversite kontenjanlarının çağdaş bir anlayışla yeniden düzenlenmesi gerekiyor.

Bu yönde atılan ikinci öğretim programlarının kaldırılması bugün tam olarak anlamasak bile yakın gelecekte sebebini daha yakından tanıyacağımız küresel bir soruna karşı yapılmış bir hamle olarak değerlendirmek lazım.

Meslek liseleri ve ön lisans programlarının da ülkedeki ihtiyaçlara yönelik düzenlenmesi geleceğe güvenle bakabilmek için çok kıymetli. Bu ülkenin kaç mühendis, kaç öğretmen, kaç mimara ihtiyaç duyduğu ve gelecekte ihtiyaç duyacağına ilişkin bilgi ülkeyi yönetenlerin elinde elbet var…