Seversiniz, sevmezsiniz, beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Sevmek, beğenmek zorunda da değilsiniz. Sizin bileceğiniz şey. Ama koskoca bir yüreği, cesareti, emeği görmezden gelemezsiniz. Hakkımız yok. Olmaz...
Seversiniz, sevmezsiniz, beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Sevmek, beğenmek zorunda da değilsiniz. Sizin bileceğiniz şey. Ama koskoca bir yüreği, cesareti, emeği görmezden gelemezsiniz. Hakkımız yok. Olmaz böyle şey, eşyanın tabiatına aykırı. Zaten karar, uygulama alanındaki birini çok beğeniyorsanız, alkıştan avuçlarınız kızarıyorsa ya sizde, bizde ya da o kişi veya kişilerde bir yanlışlık, yamukluk, hata vardır. Her alanda bu böyle, sporda daha çok. 'Çok biliyorsan gel sen yap' derler adama. Yanlıştı ama iyi ki de yaptım, pişman değilim. Tel örgülerin yanına kadar gittim, 'Çok biliyorsan al düdüğü sen yönet' dediğim anda baktım adam, bana değil. Başka tarafa bakıyor, gözleri kaymış. Elinde de siyah poşet. Anladım geri döndüm hemen. Kolay değil, kulüp başkanı olmak hem de geleceğe yatırım yapan, gözler önünde. Anne baba olmak kolay değil, hassalar, heyecanlılar tamam da. Bir başkana 'Bizim çocuk ne zaman ilk 11'de oynayacak' diye de sorulmaz ki. Bu havayı, sorma cesaretini veren de kendisi, Özkan başkan. Ee ne de olsa o bir Eşrefpaşalı.
DİLMEN'İ ÖZKAN'I BEĞENMEDİLER
İzmirspor'a gittiğinde 'Ben ikinci adam olamam' dedi biri, geri çevirdi iyi niyetli, genç sever, çocuk sever birine hem de. O kişi şimdi kulüpte bininci sırada bile değildir. Aidat da ödemiyordur. Yazık, çok yazık. Tıpkı Şeytan lakaplı büyük futbolcu Rıdvan Dilmen'in Muğla'dan elinde lisansla İzmirspor'a gelip, 'Bacakları çırpı gibi bundan futbolcu olmaz' dedikleri gibi. Seyit Mehmet Özkan başkanım veda etti, helallik bile istedi. Ama bu burada kalmaz, kalmamalı. Vardır bir B Planı. İş insanı, okumuş, okuyan, araştıran, düşünen adamdır kendisi. Yıllardır tanırım, takdir ederim. Altınordu'da bıktırdılar belki de. Ancak, İzmir'ime bir el, yürek bir gerek. Bu net, kesin. Hem de birden fazla, çok olmalı. Almadan verenlerden olmalı. Tam da adamı. Almaya gerek duymayan, başkanlığı basamak, şöhret kapısı olarak kullanmayan biridir SMÖ. O bir öz, gerçek, hakiki Eşrefpaşalı’dır. Değeri, kıymeti harbiyesini bilelim. Bilelim de öyle konuşalım. Ama Altınordu olur ama diğer efsane kulüplerimiz olur. Gelmez bir daha böylesi. Gitti mi gerisi gelmez.
METİN OKTAY AKLI VE DE HAKLI
İzmir'de bir yerde bir maç, hakeme saldırı. Takımı, sporcunun (!) adı soyadı hiç önemli değil. Kabalığın, zorbalığın reklam olmasın istemem. Belediyede çalışıyor sporcu kardeş. İşine, ekmeğine yazık olmaz mı ? Mert Tosun, Hakan Taşkıran, Nuri Tokmak hakem üçlüsü, gözlemci de Mehmet Olcay Çelik. Maç sonrası karakola gidildi, rapor alındı. Eksiden olsa olay anı icraatı, vesikalık fotoğrafı, açıkça adı soyadı, takımı yazılırdı, eklenirdi sayfaya. 'Yakışıklı çıkmışım' diyen de olurdu, aymazlığını görmeden. Bu kardeş 12 maç ceza aldı. Verilmedi, karşılığı bu. Hakem ceza vermez raporunu yazar, futbol disiplin talimatına göre İl Futbol Disiplin Ceza Kurulu verir. Anlayamıyorum yıllardır hakeme saldırdılar da ne oldu ? Maçı o an kazansan ne olur ? O da bir insan. Belki suç ve hata sende. Büyük insan rahmetli Metin Oktay'ın bir sözü var kitabında okumuştum; 'Yeteneğin varsa, çalışırsan, iyiysen hakemi de çamuru da yenersin, bunları bahane etmeyin'. Stada, saha girişine veya odalara asılmalı, kocaman harflerle. Başka türlü bu şiddet bitmez. Sigara iç, tok karnına maça gel, sporcu gibi ısınma, kafan başka yerde olsun. Sonra da boş kaleye golü atama, topu filelerinde gör. Kararı beğenme, ona buna saldır. Yok böyle bir dünya.
SELİN İLE CANKAT'A MUTLULUKLAR
Diyarbakır'da yedek subaylığımı, vatani görevi yaparken hakemliğe devam ettim, bu sebeple de yakından tanıdım, o dönemin ünlü ismi Sadık İlhan'ı. Süper Lig maçlarına giderdi. Engin Çırakoğlu, Ercan İnegöllüler, Sami Şamar, Aytekin Güler, Yıldıray Aslan ve daha niceleri, 14 ay aynı havayı soluduk. Evlat Cankat da 14 yaşında filandı, Belgin yengemin böreğini yemişliğim, kahvesini içmişliğim de vardır. Vefa her zaman evladır. İşte oğul Cankat, çok sevdiği iş arkadaşı Selin Demirlek'le dünya evine girdi, bizzat şahit oldum, davet edildim. Sadık-Belgin tebrik eder, Cankat ile Selin'e ömür boyu mutluluklar diliyorum, huzurunuz eksik olmasın yuvanızda.
HÜCUMA AKIL VEREYİM
O kadar amatör ve profesyonel maçın içinde belki de ilk kez görüyorum. Dikkatimi çekti. Hani ofsayt sandıkları, ofsayt olmasını istedikleri, bahane de hazır olsun diye. En az bir oyuncu veya kaleci de dahil 4 oyuncu kolunu anında kaldırır ya. Koşmaya üşenir aslında, o kararını vermiştir. Sözüm ona yardımcı hakeme VAR'lık yapar, iyi niyetli olduğunu söyler. Niye kol kaldırırlar ki, kolunu kaldırasıya kadar topu, oyunu veya rakibi takip etsen belki de ofsayt değil. Golü yiyeceksin o bir saniyelik gaflette. Kasımpaşa - İstanbul maçı, futbol jargonuyla kabak gibi, tabak gibi, net ofsayt. Samet Çiçek'in bayrağı havada. Fode Koita vurdu, gol iptal. Tekrarına bakmadan verdim kararımı. Ancak bir de ne göreyim. Defanstaki Mehmet Yeşil'in kolu havada, koşmadı bile. Yerini iyi alırsan, ofsaytı görürsün. Çok basit. Onlar haklı olduğunu sanır da defansa değil de. Hücumcuya akıl vereyim. Kaleci kalede, kalecinin önünde bir oyuncu. Top tam da vurulacağı sırada, işte o kalecinin önündeki ikinci oyuncunun çok değil yarım metre gerisinden fırla, kol yine kalkar ama. Sen o arada golünü atarsın bile. Futbol sadece yetenek değil, hissetmek, bilmek zekâ ve akıl işi. Anlayana. İyi hafta sonları diliyorum...