Son bir ayda 25 kahraman askerimizin şehit olması; 25 haneye ateş düşmesi, yüreklerimizi derinden yaraladı. Bu, vatan toprağını koruma uğruna canlarını feda eden evlatlarımızın hatırasını onurla yaşatma görevimizi bir kez daha hatırlatıyor.
Gündelik yaşantımıza devam ederken, televizyon programlarının süregeldiği bu dönemlerde, şehitlerimizin anısını saygıyla anmak, millet olarak karşılaştığımız zorluklara karşı birlikte tek yumruk olan duruşumuzu gösterecektir.
Türkiye, sadece PKK gibi terör örgütleriyle değil, aynı zamanda terörü destekleyen pek çok ülke ile mücadele ediyor. Bu mücadele, ülkemizin gücünü ve komşu ülkeler ile Türk Cumhuriyetleri üzerindeki nüfuzunu koruma çabasının bir parçasıdır.
Yıllardır PKK’nın terör eylemlerine karşı duruşumuz, sözde Kürt meselesi olarak gösterilse de, asıl meselemiz terörle mücadeledir. Devletimizi ve milletimizi seven her vatandaşımızın birliğini savunurken, aynı zamanda her etnik kökenden insanımızı kucaklamaktayız. Her gelen şehit haberiyle terörü lanetleyip, şehitlerimize rahmet dilemek yerine, devleti yönetenlerin teröre karşı daha etkili önlemler almasını bekliyoruz.
Son bir ayda, özellikle Pençe-Kilit operasyon bölgesinde kaybettiğimiz 25 askerimizin anısını saygıyla anıyoruz. Türkiye’nin NATO üyesi olmasına rağmen uluslar arası arenada yalnızlaştırıldığını görsek de, terörle mücadeledeki kararlılığımız azalmıyor.
Küresel güçlerle çıkar çatışmaları yaşanıyor olsa da, bu, ülkemizin yalnızlaşmasına yol açmamalıdır.
2005-2013 yılları arasında Katolik Kilisesi’nin ruhani lideri olan Papa XVI. Benedictus’un, Ortadoğu’da bir milletin (Kürt) devlet kurma zamanının geldiği yönündeki ifadeleri, dış güçlerin bölgesel meselelere olan ilgisini yansıtıyor. Türkiye ve Türkler aleyhine olan terör eylemlerine dış güçlerin desteği, bu zorlu mücadelede karşılaştığımız engellerden sadece biri. Terörü cesaretlendiren çeşitli girişimler, sözde aydınların imzaladığı bildiriler ve çözüm süreçlerinin getirdiği zorluklar, mücadelemizde karşılaştığımız zorlukları artırıyor. Çözüm sürecindeki akil adamların toplantıları ve toplantılarda Türk Bayrağı’nın dışlanması gibi olaylar, ulusal birliğimizi tehdit eden unsurlardır.
Güneydoğu bölgesinde terörün hareket alanı bulmasına neden olan 10 binin üzerindeki mağara, terörle mücadeleyi yavaşlatan bir başka faktördür.
Bireysel hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, terörle mücadele sürecinde önemli bir yere sahiptir. Ülkemizin parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçişi ve yeni anayasa tartışmaları, bu zorlu süreç devam ederken gündeme gelmesi dikkate alınması gereken konulardır. Farklı ırkları, dinleri ve kültürleri bir arada tutan Türk tarihi, bugün de bu topraklarda yaşayan herkesin birlikteliğini ve gücünü simgelemektedir.
Türkiye, zorluklar karşısında güçlü ve birlik içinde olmak zorundadır. İç ve dış düşmanların harekete geçtiği zamanlarda, birlik ve beraberlik içinde olmak, vücudumuzdaki mikroplarla savaşır gibi teröre karşı durmamızı gerektirir.
Şehit verdiğimizde, sanki şehit vermek normalleşmiş, normal bir acıymış gibi davranıyoruz. Bu, sadece acı bir kayıp değil, aynı zamanda milli birlik ve beraberliğimizin zayıflamasına yol açan bir durumdur. Şehit haberlerinin yarattığı bu derin acıyı hafife almak, düşmanlarımıza yanlış bir üstünlük hissi vermektedir.
Yıllardır PKK terör örgütüne karşı sürdürdüğümüz mücadelede, ortaya konan cesaret ve fedakârlıklara rağmen, bazılarımızın bu konuda gösterdiği duyarsızlık ve ilgisizlik, gerçekten düşündürücüdür. Şehitlerimizin hatıralarına gereken saygıyı göstermeyerek, aslında onların ve ailelerinin fedakârlıklarını göz ardı etmiş oluyoruz.
Bu durum, sadece terörle mücadelemizi zayıflatmakla kalmıyor, aynı zamanda milli birliğimizi de sarsıyor. Bu topraklar için canlarını feda eden kahramanlarımızın anısına, onlara layık bir saygı ve anlayış göstermek, hepimizin boynunun borcudur.
Bu topraklarda var olmanın ve varlığımızı sürdürmenin zorluğu, vicdanlı olmanın önemini artırıyor. Bu yazı, vatanseverlik ve ulusal birliğimizin gücünü vurgulamak adına kaleme alınmıştır. Her bir vatandaşımızın, bu değerlerle donanarak ülkemizin aydınlık geleceğine katkıda bulunması bizim en büyük umudumuz ve görevimizdir.