Kurgulanmış bilim kurgu senaryoları var ya; Türkiye de yaşanıyor ve yaşanmaya devam edecek… Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmalarında söylediği gibi “Neydik ne olduk, başka bir değişle nerden nereye geldi...
Kurgulanmış bilim kurgu senaryoları var ya; Türkiye de yaşanıyor ve yaşanmaya devam edecek… Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmalarında söylediği gibi “Neydik ne olduk, başka bir değişle nerden nereye geldik?” Eski yeni çatışması etrafında yuvarlanıp giden nesiller vardı… Batılaşma veya Batıya ayak uydurma çabalarını farklı kalemlerden okuyup büyüdük… Nerde o eski bayramlar, düğünler diye söylenip durduk…
Bazı siyasilere bakarsanız, kültürel değerlerin değersizleştiği, yerini popüler kültürün aldığı bir döneme hep beraber merhaba dedik… Artık insanlar için daha önceden kurgulanmış roller vardır deniliyor…
Yapacakların, söyleyeceklerin hatta satın alacakların bellidir; kontrol senin elinde değildir. Özellikle demokratik sistemlerde, insan eğitimi ya da eğitilmiş insan modeli ayrı bir önem taşır. Çünkü demokrasi uygar toplumların yaşama biçimidir… Sorumluluk taşımayan bireyler, demokrasinin değerini ve önemini anlayamaz…
Bu değeri de aşılayacak olan aslında eğitimdir… Sadece öğretim yeterli değildir sağlıklı beyinleri topluma kazandırmaya gerekir.
Binalarda ve binaların dışında verilen eğitim aslında toplumun kendisini eğitici bir faktördür. İnsanlar eğitimlerinin çoğunu buradan alır. Eğitim derken insanın temel değerleri olan sevgi ve saygıdan bahsediyorum…
Eğitimin yarattığı aile ve birey etrafından şekillenip toplumun tümüne hayat veren kültürel değerleri kastediyorum. Eğitimi sadece teorik bilgi, ders ve müfredat üçgeni içinde düşünüp esas işlevini yaratamamaktan hayıflanıyorum…
Üretmek var olmak anlamına gelmektedir. Herhalde ülke olarak en büyük yanlışlarımızın başında üretimdeki eksikliğimizdir dersem yanılgıya düşmemiş olurum. Ayakta kalmak var olmak; kendi ayakları üzerinde kalabilmenin en önemli noktası üretkenliktir, üretimdir. Çok kez yazılarımda yazdım; memur olma zihniyetinden uzaklaşmak gerekir. Bu anlayışın yıkılması için gerekli çalışmaları ortaya koymak zorundayız…
Maalesef bugüne kadar bunları başaramadık, nasıl olsa Devlete demir atarım, rahat şartlarda çalışır dururum. Devlet bana bakar; ben etrafımdakilere bakarım anlayışı ile bugünlere kadar geldik. Atasözü; “Devlet malı deniz, yemeyen ……”
Yeni dönem yapay zekâ, yazılım ve üretimin üzerine kurgulanacağından kimsenin şüphesi olmasın. Belirli noktalarda bir müddet sonra dijital ortama hazır olmayan personellerin işten çıkarıldığı dönemi yaşayacağız; eskisi kadar ve ferah bir döneme gireceğimizi, bıraktığımız yerden aynı şekilde başlayacağımız yanılgısına kapılmayın. Yeni dönem daha zor ve çetin geçecektir…
Fazla gazete ve yazar nitelikli haber anlamına gelmemektedir. Bunun sıkıntısını gelinen ve gelişen süreçte yaşıyor, yaşamaya da devam edeceğiz. Ülkenin kurumunu ve örgütünü eleştirmek herkesin hakkıdır; ama itibarsızlaştırmak tehlikeli bir oyundur. İtibarsızlaştırmak yok etmenin başlangıcı ve çizilen stratejinin kilit noktasıdır. Bu kilit nokta beraberinde “Burası devlet değil muz cumhuriyetidir.” söylemini sloganlaştırır…
Maneviyat ve değerler devlet üzerine değil kişisel menfaat ve çıkarlar üzerine odaklanır. Devlet üzerine düşeni yapıyor. Bireyler olarak biz de bu yeni döneme hazır olmalıyız. Sonucu belli olan oyun oynanır; alkışlar arasında perde kapandığında sergilenen tragedyanın bir oyuncusu dahi olduğunu anlamazsın…