Önceki yazımızda kabaca dünyamızı zehirleyen, kirleten alışkanlıklarımızdan bahsetmiştik. O kadar çok ve o kadar kötü alışkanlıklarla yaşamaya uzun yıllar devam ettik ki, artık dünyamız ona verdiğimiz...
Önceki yazımızda kabaca dünyamızı zehirleyen, kirleten alışkanlıklarımızdan bahsetmiştik. O kadar çok ve o kadar kötü alışkanlıklarla yaşamaya uzun yıllar devam ettik ki, artık dünyamız ona verdiğimiz zararları taşıyamayacak hale geldi. Yeme içmeden giyime, kutlamalardan seyahatlere, yapılaşmaya kadar o kadar çok hata yapıyoruz ki, bu yazı serisi nerede biter bilemiyorum. Son elli yılda gelişen başka bir hatamız, her mevsimde her gıdayı tüketme alışkanlığımız oldu. Bu durum çok uzak mesafelerden gelen gıda ürünlerini raflarda bulmamıza yol açtı. Yaz meyve sebzelerini kış aylarında, kış çıkan ürünleri yaz günlerinde yer olduk. Daha uzak mesafedeki ürünleri, daha büyük seralarda yetişen gıdaları tüketmeye çabaladık. Üretim kapasiteleri ile birlikte Soğuk hava depoları da büyüdü. Gıdaların uzun ömürlü kalabilmesi için devreye kimyasallar hormonlar girdi. Eskiler, içinde kurt varsa, elma sağlıklıdır derdi. Çocukluğumuzda elmanın kurdunu ayıklayıp yerdik. Şimdilerde ise neredeyse tek tip elmalar yiyor, üzerinde bir tane kurt göremiyoruz. Tabi ki genetiği ile oynanarak daha verimli ve daha uzun ömürlü ve dolayısı ile karlı hale gelen ürünler de bizler hiç fark etmeden sofralarımızda yerini buldu. Süslü paketli ambalajlı işlenmiş türlü çeşit gıda ve türevine girmek bile istemem. Son yüzyıla gelene kadar kilolu olması bir ayrıcalıktı. Normal üzeri kilolu olmak sağlık göstergesi ve az bulunan meziyetlerdendi. Oysaki değişen gıda alışkanlıkları ve kültürü ile son 70 yılın moda olgusu dahi insanları normalden zayıf olmaya yönlendiriyor. Çünkü kötü beslenme alışkanlıklarımız vesilesiyle çok ciddi şekilde kilo alıyoruz. Kilo eskisi gibi bir sağlık göstergesi değil, tam tersine bir hastalık türü. Birçok hastalığın temeli ve başlama sebebi de aşırı kilo.
SON 200 YILDAKİ GELİŞİM
Son iki yüzyılda zenginlik, güzellik, sağlık denilen olgular çok hızlı değişti. İnsanların beklentileri evrim geçirirken, doğa ile ara hızla açıldı. Hiç oturmadıkları ve kullanmadıkları evler biriktiren insanlar türedi. Bu bir dönem için zenginlik göstergesi kabul edilmiş olabilir. Ancak doğal alanlar, eko sistemin devamlılığı için kabul edilemez boyutlara ulaştı. Bilimsel verilere göre, insanlık son 200 yıldaki gelişimi ile ekosistemde var olan biyo çeşitliliğin yüzde 80’inin yok olmasına neden oldu. Şimdi halen dünya yaklaşan krizi algılamış görünmüyor. Su krizi, gıda krizi gibi önemli sorunlar toplu ölümlere toplu göçlere neden olmak üzere. Yine de diğer yandan, sanayisi ile ticareti ile üretim ve tüketim alışkanlıklarında ısrar eden büyük bir kitle yaklaşan kabusu algılamış değil. Pandemi’de frene basılmayan sektörlerin başında, uluslararası ticari nakliye faaliyetleri geldi. Malezya’da üretilen tablet bilgisayarın Amerika’ya, Kongo madenlerinde üretilen bataryanın İngiltere’de moda olan elektrikli araçlara doğru yolculuğu durmadı. Neyse ki; Tıp ve Teknoloji de insanlık hizmetine bir an bile hız kesmedi. Ancak hiç yavaşlamayan sektörlerin başını bir şekilde inşaat sektörü tutmaya devam etti. İmkanı olan- olmayan hatırı sayılır miktarda insan kırsal alanlara ve doğaya kaçmaya devam ederken, diğer yandan, dev gökdelenler de metropol merkezlerinde son sürat inşa edilmeye devam ediyor. Yollar araç sayısını kaldırmıyor ama aynı caddede Daha fazla kat yükselirken kimse şikayet etmiyor?