Düşünün ki bir büyükşehrin belediye başkanısınız. Sorumluluk sahanız olan büyükşehir ile ilgili son günlerin gündemi; kentinizin depreme hazır olup olmadığı soruluyor. El cevap: Belediye olarak hazırı...
Düşünün ki bir büyükşehrin belediye başkanısınız. Sorumluluk sahanız olan büyükşehir ile ilgili son günlerin gündemi; kentinizin depreme hazır olup olmadığı soruluyor. El cevap: Belediye olarak hazırız ama İzmir hazır değil. Anladınız sorunun muhatabı ve cevabı veren Sayın Başkan Tunç Soyer.
Şimdi at gözlüğüyle bakmazsanız Sayın Soyer’in haklı olduğu noktalar da var. Öncelikle ne demiş Sayın Başkan. Biz deprem anında ne yapacağımızı hangi araçlarla müdahale edeceğimizi biliyoruz. Ekipmanlarımız yeterli.
Amma velakin eklemiş: Fay hatları üzerinde yüzlerce bina var bir an önce kentsel dönüşüm başlamalı ve tehlike hattı üzerindeki vatandaşlarımızın can güvenliği sağlanmalı.
Şimdi adama sormazlar mı; ‘Sayın Başkan Türkiye’nin 3. büyük kentinin belediye başkanı sizsiniz. Devlet kurumlarıyla işbirliğine gidip geniş çaplı bir kentsel dönüşüm hareketi başlatamaz mısınız?
Ben eminim ki Sayın Soyer’in uykuları bizden daha çok kaçıyordur. Çarpık yapılaşmanın had safhada olduğu bir kenti yönetmenin zorluklarını bütün hücrelerinde hissediyordur ama bir an önce de harekete geçilmeli. Görüyorsunuz eskilerin deyimiyle zelzele önceden haber vermiyor. Ancak şu klişe söz de geçerliliğini hiç yitirmiyor. ‘Deprem değil, çürük yapı öldürür’
Katılmakla birlikte bu konuda bir adım ileri gitmek istiyorum izninizle: ‘Deprem değil cehalet öldürüyor’
SESİMİ DUYAN VAR MI?
22 yıl önce DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti de bilindiği üzere büyük iki deprem atlattı. Büyük Marmara ve Gölcük depremleri. Bu iki depremde ülkemiz 17 bin insanını kaybetti. Büyük acılar halen dinmek bilmedi. Elazığ depremi ile karşılaştırıldığında (Her ne kadar depremler arasında büyüklük ve derinlik farkı olsa da) 22 yıllık sürede teknolojinin müthiş gelişimi ve değişen bina yönetmeliği benim şahsi kanaatime göre can kayıplarını oldukça azalttı. Ancak burada bir parantez açarak o günün şartlarında elinden geleni yapmak için çabalayan hükümeti ve vatandaşlarımızı da anmadan geçmeyelim. ‘Sesimi duyan var mı’ sloganını hiç ama hiç unutmayalım. Eğitimi de önlemlerin dışında bırakmadan ülke çapında ilan edilecek bir kentsel dönüşüm seferberliği ile güzel ülkemizin kamburu gibi duran çarpık yapılardan (Naçizane değerlendirmem ile toprağın üzerindeki tabutlardan) bir an önce kurtulalım. Eğitim, sağlık ve ulaşım hizmetlerinin tıkır tıkır işlediği, gelir adaletsizliğinin tarihe karıştığı, pamuk ipliğine bağlı ölümlerin azaldığı hatta yok olduğu, gelecek kaygısı çekmeyen çocukların yetiştirildiği, terör belasını alt etmiş, turizm gelirleri tavan yapmış, mutlu insanların yaşadığı müreffeh bir Türkiye için çalışalım.
Ezcümle: Bu ülke için bir çivi çakanlardan dahi Allah razı olsun. Memleketim var olsun.