Geçtiğimiz mayıs ayında Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning, Ukrayna'daki krizi ‘önlenebilecek bir trajedi’ olarak tanımladı; “Ukrayna krizinin özü, Avrupa güvenliğinin yönetiminde büyük bir çeli...
Geçtiğimiz mayıs ayında Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mao Ning, Ukrayna'daki krizi ‘önlenebilecek bir trajedi’ olarak tanımladı; “Ukrayna krizinin özü, Avrupa güvenliğinin yönetiminde büyük bir çelişki patlamasıdır” ifadesini kullandı. Çin, Ukrayna’daki çatışmaya barışçıl bir çözüm bulunabilmesi için “hem semptomlara hem de kök nedenlere çözüm arama ve Avrupa kıtasında uzun vadeli istikrarı sağlamak için çaba göstermeleri” durumunda destek vereceğini bildirmekte. Suudi-İran diplomatik çatışmasının çözümünde arabuluculuk yapan Pekin, Rusya-Ukrayna arasındaki çatışmanın barışçıl yollarla çözülebilmesi için de arabulucu olma yönünde aktif adımlar atmaktadır.
Pekin tarafından 12 Şubat'ta önerilen 24 maddelik Ukrayna barış planına yönelik olarak, 26 Mayıs’ta Moskova ile bir görüşme gerçekleştirdiği bilinmektedir. Moskova, 16 Mayıs’ta Kiev’de başlayan ve Varşova, Paris, Brüksel ve Berlin’de devam eden görüşmelerin son durağıydı.
Aslında Pekin’in öncelikli hedefi, Avrupa ülkelerinin ABD’nin Tayvan çevresindeki Çin karşıtı girişimlerine destek vermemeleri, ticari ve ekonomik alanda sürdürülebilir bir Avrupa-Çin ortaklığı kurmaya başlamalarını sağlamaktır.
ABD, Tayvan sorununun krize dönüşmesi halinde Rusya örneğinde olduğu gibi Çin’e karşı sert yaptırımlara başlayabilir. Diğer yandan Washington, NATO’yu Tayvan Boğazı ve Güney Çin Denizi’ndeki askeri devriyelere dahil etmeye çalıştığı da bir gerçek. Bu bağlamda Çin’in Ukrayna çatışmasının çözümüne yönelik arabuluculuk misyonu yüklenmesi öncelikle Amerika’nın Çin’i Avrupa ve Güney-Doğu Asya’da itibarsızlaştırma girişimlerine karşı bir atak olarak düşünebiliriz.
Geçtiğimiz mayıs ayındaki bir dizi görüşmede Brüksel, Pekin’in Rusya’yı Ukrayna’dan koşulsuz geri çekilmeye ikna etmesini istemiştir. Brüksel bunu Avrupa Birliği’yle “iyi bir dost olabilme” koşulu olarak öne sürmektedir.
Buna rağmen Pekin, Ukrayna’da gerilimi tırmandıran faktörlerden biri olarak Batı’nın provokatif eylemlerini görmekte. Bununla ilişikli olarak da çatışmayı sürdürmek isteyen tarafın (AB), uzlaşma sağlanmasını desteklemek isteyen tarafa (Çin) sorumluluk yüklemeye çalışmasını eleştirmekte. Çin çatışmanın tarafı olmadığını net olarak ortaya koymakta. Bu nedenle de sadece bir tarafın lehine yönelik adım atması da mümkün olmadığını ifade etmektedir.
Rusya, henüz çatışmanın barışçıl çözümünden umutlu değil; ayrıca çatışmanın dondurulmasına da sıcak bakmadığını söyleyebiliriz. Washington’un, çatışmanın dondurulmasının ihtimali üzerinde durduğu Batı basınında yer almakta ancak Kiev de buna ikna olmuş görünmüyor. Ukrayna’daki savaş daha ne kadar sürer, öngörmek güç; buna rağmen gerek ABD’nin gerekse Avrupa’nın, Ukrayna’yı artık uzun vadede askeri ve finansal olarak desteklemek istemedikleri açıkça görülmekte.