Bilim insanları bir yerlerini yırtarcasına “evde kal” çağrısı yapıyor…
Korona belasından korunabilmek için karantinanın, fiziki mesafenin önemine dikkat çekiyor.
20 gündür kafayı nereye çevirseniz b...
Bilim insanları bir yerlerini yırtarcasına “evde kal” çağrısı yapıyor…
Korona belasından korunabilmek için karantinanın, fiziki mesafenin önemine dikkat çekiyor.
20 gündür kafayı nereye çevirseniz bu uyarılar var.
Görmemek, duymamak için kör veya sağır olmak yetmez;
Ancak “ahmak” olmak lazım…
Bankalar bu uyarılar ışığında şubelerine insanların giriş-çıkışına sınır koydu.
Fiziki alanlarına göre kimisi aynı anda 3, kimisi 5 kişiye hizmet veriyor.
Fazlasını içeri sokmuyorlar.
Marketlerde de durum farklı değil.
İnsanoğlunun birbirine 1.5 metreden fazla yaklaşmaması için aynı anda hizmet verdikleri müşteri sayısına kota uygulamaya başladı.
Bankalar gibi oralar da içerideki sayı belirtilen “istiab haddi”ni aştığı anda alan açılana kadar kapılarını kapatıyor.
Kent içi ve şehir dışı ulaşımda yolcu sınırlamasının altında da bu zorunluluk var.
Sokağa çıkma yasağı ilan edilmediği için bu kontrol işletmelere ve insanlara verildi.
Sağduyu sahibi olanlar, işletmeler göz yummaya kalksa bile o mesafeyi korumak adına daha dikkatli olmak için elinden geleni yapıyor.
Çünkü yapmak zorunda…
Toplum olarak sebze-meyve başta olmak üzere pek çok ihtiyaçlarımızı pazarlardan karşılamak gibi bir alışkanlığımız var.
Yüzyıllardır vazgeçilemeyen bir alışkanlık bu.
Pek çoğumuz, içinde bulunduğumuz riskli koşullara rağmen bu alışkanlıktan vazgeçemiyor.
Son günlerde pazarlarda ortaya çıkan görüntüleri inceleyince tüylerim diken diken oldu.
Sözüm ona pazarlarda da “korona” önlemi uygulanıyor.
Önlem ne biliyor musunuz?
Satıcıların sabah işbaşı yaparken ellerine geçirip, akşam tezgah toplarken çıkardıkları eldivenler.
Bir de belli pazarlarda ürünlerin açıkta değil de poşette satılması.
Başka hiçbir değişiklik yok.
Kalabalık yine aynı kalabalık.
İnsanlar yine kıç kıça, omuz omuza.
Panik havasını fırsat bilen pazarcı, 3 liralık mala 5 lira, 6 liralık mala 10 lira etiket koymuş.
Paniği fırsata çevirmenin derdinde.
Poşetlerin çürük ürünlerle doldurulması da cabası.
Denetim desen göstermelik.
Maskeli görevlilerin konu mankeni olmaktan öte tek bir işlevi yok.
Ne ürüne, ne fiyata, ne de kalabalığa bakmıyorlar.
Belediyeler biraz kafayı kullansa, pazarları kontrol altına alabilir mi?
Bal gibi de alır.
Çevirirsin etrafını bariyerle, tezgahlar arasına belli bir mesafe koyup pazara açılan alana 1.5 metreye bir insan sığacak şekilde bir istiab haddi belirlersin.
Marketlerin, bankaların yaptığı gibi yani.
Giriş – çıkış kontrol altına alınıp düzeni sağlarsın.
Zabıta ile yapamıyorsan da güvenlik güçlerinden destek alırsın.
Çok mu zor?
Değil…
Yeter ki, yapmak istesinler…
Pazar fotoğraflarından dikkatimi çeken bir başka ayrıntı da, sokağa çıkma yasağı beklentisindeki bazı tiplerin çok ve çabuk alışveriş yapma sevdası ile fiziki mesafe kuralını hiçe saymaları.
Çoğunun bu kafa ile giderlerse virüs belası yüzünden stokladıkları yiyecekleri tüketmeye ömürleri yetmeyecek.