Kovid 19 denilen illet, hayatımızı allak-bullak etmeye devam ediyor.
Bir yıldır eğitimden ekonomiye, sağlıktan sosyal hayata her yönüyle resmen darma duman olduk.
Sadece biz değil, bütün dünya benze...
Kovid 19 denilen illet, hayatımızı allak-bullak etmeye devam ediyor.
Bir yıldır eğitimden ekonomiye, sağlıktan sosyal hayata her yönüyle resmen darma duman olduk.
Sadece biz değil, bütün dünya benzer durumda.
Doğaldır ki günlük yaşamın sızan bu durum siyasiler için de bulunmaz malzeme.
İktidar, virüs ile mücadelede gösterdiği başarı, muhalefet de iktidarın başarısızlığı üzerinden var gücü ile prim yapmaya çalışıyor.
İktidar kanadının bu dönemde en çok eleştirilen uygulamalarından biri aşı meselesi.
Ben, her ne kadar söz verilen tarihler konusunda tutarsızlıklar olsa da buna katıldığımı söyleyemem.
Bazı kişilerin kayırıldığı iddiaları doğru olabilir.
Buna da itirazım yok.
Ama eldeki imkanlar ölçüsünde sistemli bir şekilde aşılamanın sürdüğünü kabul etmek lazım.
Yani hükümet bu konuda 10 numara olmasa da, sınıfı geçer bir not almış durumda.
Pandemi süresinde yürütülen uygulamaları illaki eleştirmek gerekirse, başka noktaları yakalamak lazım.
Bugüne kadar binlerce kez yazıldı, çizildi;
Mesela AVM’ler hala açık ama lokantalar kapalı.
Güzellik salonları, kuaförler müşteri kabul ediyor ama kafeler edemiyor.
Bu tezat açıklanabilir mi?
Peki ya esnafa sağlandığı söylenen ekonomik destekler.
O’nlara ne demeli?
Bırakın yaraya merhem olmayı, yaranın yarısını bile örtmeye yetecek ölçüde değil.
Konuşulması gereken bunlar.
Vaka sayıları artınca, Ramazan ayını kapsayan yeni önlemler gündeme geldi.
Sağlık Bakanı duyurdu.
Toplantılardan, düğünlere kadar her şeyde kısıtlama, sınırlama var.
Bu illetten topuyken kurtulacaksak, razı olalım.
Ama Ramazan diye teravih namazlarına izin vermenin anlamı ne?
Ben onu çözemedim işte.
Belli ki taziye ziyaretlerinde, kalabalık kongrelerde ortaya çıkan bulaşlardan kimse ders almamış.
Ne diyelim; Allah sonumuzu hayretsin…