Merhaba kıymetli okurlarım, maalesef Sivas'ta 2 Temmuz 1993 tarihinde yaşanan olayın üzerinden 29 yıl geçti. Yazar ve sanatçılardan oluşan 33 kişi kaldıkları otelde yakılarak öldürüldü. Olaylar sonucu...
Merhaba kıymetli okurlarım, maalesef Sivas'ta 2 Temmuz 1993 tarihinde yaşanan olayın üzerinden 29 yıl geçti. Yazar ve sanatçılardan oluşan 33 kişi kaldıkları otelde yakılarak öldürüldü. Olaylar sonucunda 2 otel görevlisi ile 2 gösterici de ölmüş ve toplamda 37 kişi yaşamını yitirdi. Radikal İslamcı kalabalık bir grup tarafından çıkarılan yangında kimi dumandan boğularak kimi de yanarak yaşamını yitirenlerin dışarı çıkmaları halinde linç edilmesi söz konusu olduğu için içeride sıkışmışlardı. Düşünsenize bir yangın var ve kaçacak yeriniz yok, içeride yangın, dışarıda sizi linç etmek için bekleyen marjinal eli sopalı saldırganlar, akıllara zarar bir durum.
Bizim dinimiz İslam, birleştirici, barışa çağrıda bulunan, insanı incitmekten yana olmayan, sosyal adaleti sağlayan bir dindir. Ben o kişilerin dininden de şüpheliyim. Neyi savunduklarını bilmeden birbirini gaza getirmek derim ben buna. Allah'ın verdiği canı yalnızca Allah alır. Kardeşim bu ülkenin kanunları yokmu? Siz kim oluyorsunuz da orada bir otelde savunmasızca kalan kişilere vahşice saldırıyorsunuz. Bu makalemi okuyupda düşüncelerime karşı olanlar da olacaktır, bunu çok iyi biliyorum. Fakat onların da şunu bilmesini istiyorum; Madımak, tarihte bir yüz kızartıcı olaydır. Çünkü gerçek inananlar bunu yapmaz. Her etnik kimlik ve inanıştan insanlara bağrını açmış Türkiye'de hepimiz kardeşçe yaşıyoruz. Beş parmağın beşi bir değil elbette, düşüncelerimize veya inanışımıza karşı çıkanlar olabilir fakat onlara verecek cevabımız hiç bir zaman böyle şiddet olmamalıdır.
Madımak’ta yaşamını yitirenler, o elim olayın her yıl dönümünde büyük bir hüzünle anılırken bu vahşeti gerçekleştirenlerin isimlerinin bir kahraman edasıyla anıldığını gördünüz mü, duydunuz mu? Şahsen görmedim, duymadım. Her konuda farklı düşünebiliriz, sabahlara kadar da tartışabiliriz ama karşımızdaki bizim gibi düşünmüyor veya inanmıyor diye o kişinin canına kast edemeyiz, böyle bir hakkımız yok.
Olaydan sonra 35 kişi gözaltına alınmış, sayı 190’a kadar çıkmıştı ancak 66 kişi serbest bırakıldı ve geri kalanlar "Laik anayasal düzeni değiştirip din devleti kurmaya kalkışmak" suçuyla Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde 1 yıl boyunca yargılandı. "Sivas Davası" olarak tarihe geçen mahkeme sonucunda 22 sanık 15’er yıl, 3 sanık 10’ar yıl, 54 sanık 3’er yıl, 6 sanık 2’şer yıl hapisle cezalandırıldı. Yargılananlardan 37’si ise beraat etmişti.
Takip eden yıllarda Yargıtay DGM kararını bozdu ve sanıklar yeniden yargılandı. 1998’de onaylanan yeni kararda 33 sanık idam, 14 sanık ise 15 yıla kadar değişen hapis cezalarına çarptırıldı ancak idam cezaları usul noksanlıkları nedeniyle bozulmasıyla. Yeniden usul eksiklikleri giderildikten sonra 2000 yılında yeniden idam cezasına çarptırılan 33 sanık 2002’de idam cezasının kaldırılması ile müebbet hapse mahkum oldu.
Ülkemizde bu gibi olayların tekrar yaşanmamasını diliyor ve o gün orada yaşamını yitirenleri bir kez daha rahmet ile anıyorum. En büyük mahkeme Allah'ın mahkemesi, kim suçluysa orada cezasını çekecektir.
Sevgi ve saygılarımla, sağlıcakla kalın.