Bir kadını ortadan ikiye böl… Yarısı annedir, yarısı çocuk, yarısı sevgili yarısı aşk...
Duyanlar bunu bilmez, görenler anlamaz bunu! Yarısı rivayettir, yarısı gece.
Şiirle başladık, bakalım neyle b...
Bir kadını ortadan ikiye böl… Yarısı annedir, yarısı çocuk, yarısı sevgili yarısı aşk...
Duyanlar bunu bilmez, görenler anlamaz bunu! Yarısı rivayettir, yarısı gece.
Şiirle başladık, bakalım neyle bitireceğiz…
Aslında kadın ve erkek diye ayırmam… ‘Eşitiz’ demem, çünkü öyle olduğumuza inanırım. Ailemden şiddet görmedim. Evin tek kızıyım, ‘erkek gibi’ değil, ‘olması gerektiği gibi’ yetiştirildim. Bana ‘Ders çalış’ denilmedi, canım istediğinde veya gerektiğinde çalıştım. ‘Okuman lazım’ denilmedi, çünkü aksi mevzu bahis bile değildi…
Koştum…
Kimse sırtımı sıvazlamadı…
Okudum...
Söylenmese de, gurur duyulan biri oldum…
Evet, bir kadınım ama bunu ne bir rol olarak aldım ne üstüme yapışan bir kalıp ne de ayağımın altında bir merdiven…
Güvendiğim dağlar olmadı mı sanıyorsun?
Tabi, korktuğum anlar da…
Öyle çok korktum ki…
‘Yapamazsam’ dedim…
‘Başaramazsam’
‘Yetemezsem’
Uykularım kaçtı…
Ama sonunda hep düzlüğe çıktım…
Yapamadığım işler, başaramadığım konular, yetemediğim anlar oldu.
Daha da olacak…
Ama yanımda sen olacaksın.
Güç verecek,
Cesaretlendirecek,
Dinlendireceksin…
Biliyorum…
Bu kısım sana değil okuyan, anneme…
***
Devam edelim…
Kış ayları geldi…
İzmir çok soğuk ve yağmurlu…
İçimizde her gün büyüyen çığlıklar var, olsun…
“Zaten hayat hep böyle…” diyerek akışına bırakmıyoruz,
kendimize dikkat ediyoruz.
Otobüste, metroda herkesin burunlar kırmızı,
Her yerde bir hastalık havası…
O yüzden iyi gelecek bir kış çayı tarifi verelim: Bir bardak su için 1 tatlı kaşığı ölçüsüyle karışım yapılmış malzemelerden sıcak suyun üzerine konur. 5 dakika kadar malzemeler sıcak suda demlenir. Daha sonra süzülerek fincana dökülür. İçine bir çay kaşığı bal ve çeyrek limonun suyu eklenerek içilir.
Kış çayınız hazır!
***
Bitirelim…
Hep kitap hep kitap olur mu? Olur, ama arada gözümüzü de şenlendirmek gerekiyor değil mi?
Yurdumun ışıltılı çerçevesini süsleyen bir yapım…
Herkes bunu konuşuyor…
Birçoğunuz izledi diye düşünüyorum…
Ben de değerlendirmek istedim…
Neyden mi bahsediyorum?
Tabi ki ATİYE!
Çokça eleştirildiğini gördüğümde üzüldüm…
Absürt komediyi sevmeyen biri olarak ben artık nihayet görüntü kalitesinin bile batının seviyesine çıkmayı başardığı,
Gerçek hayatı biraz daha yansıtan,
‘Fantastik’ denildiğinde elinden ışığın kılıcı, gözlerinden ejderha ateşi çıkarmayan,
Sadece İstanbul’da değil, Güneydoğu’nun aşık olduğum güzelliklerine de yer veren bir yapımla karşılaştığım için çok mutlu oldum.
Göbeklitepe aşağıya, Nemrut yukarıya…
Haydaaa!
Beren Saat gibi özlediğimiz oyuncuları görmek de cabası…
Emeğinize sağlık!
Not: Bu hafta konudan konuya atladık, biliyorum. Çünkü… Canım öyle istedi.
Biliyorum ‘Koy koy suyundan da’ diyeceksiniz ama…
Dayanamadım, kitap da önereceğim: Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu - Stefan Zweig
Hadi ben kaçtım!