1920’lerin sonuydu. Sarı söğüt yapraklarının salına salına kaldırımlara indiği ayaz bir İstanbul sonbaharında tanıştı onlarla. Gözlerinin önü kapkaraydı.
Sanki günlerdir uyumamış gibi bomboş bakıyor, ne denileni anlıyor ne de nerede olduklarını biliyorlardı. Çok zayıflamışlardı. Ayakta bile duramayacak kadar bitikler” dedi. Mazhar Osman. 

-Ne olmuş bunlara böyle?
-Nereden geliyorlar?
-Japon fabrikası…

Japon Fabrikası Taksim’deydi. 2 Japon ve bir Türk tarafından 1926’da kurulmuş, çalışacak 25 işçi özenle seçilip, eğitilmişti. Ne mi üretiyordu?
Eroin. Japonlar o yıllarda Türkiye’de otomobil yerine eroin üretiyor, dünyanın dört yanına da satıyordu. Üstelik Japon fabrikası tek de değildi. 2 büyük fabrika daha vardı. Dünyada eroin üretimi ve kullanımını tıp dışında 2 yıl kadar önce yasaklanmış ama 62 vilayetinde afyon ekilen Türkiye sözleşmeye imza atmamıştı. Ee haliyle Avrupa’nın eroin üretimi de İstanbul’a kaymıştı. Hem deli para dönüyordu. Şöyle düşünün Türkiye’deki 27 sanayi kuruluşunun toplam karı yılda 2 milyon lirayken, bu fabrikaların ki 15 milyonu buluyordu. O dönem ki Türkiye gayri safi hasının yüzde 1’i. 25-30 işçi eroinman olmuş ne yazar. Hem bu işin fıtratında..

DÜNYA OLMUŞTU

Neyse. Aslında o yıllarda dünya çoktan eroinman olmuştu.

1804’te İngiliz bir eczacı yamağı ağrıları dindirip, uyuşturan sözde sihirli formülü bulmuş, adına da Yunan rüya tanrısı “Morpheue” dan esinlenip morfin demişti. Yıllarca kimse fark etmedi. Tam 84 sene sonra Alman Bayer firması bombayı patlattı. Tozdu. Kolay tüketiliyor, anında etki ediyordu. 25 gramlık paketlerle “ağrı kesici “olarak satışa sunuldu. Adeta kapışıldı. Eee.

Talep varsa arz da vardır. İliklerine kadar vahşi kapitalizm. Çok geçmeden eroin tabletleri, şurupları da yapıldı. Kundaktaki bebeklere bile verildi. 1897’de ABD’de resmi ilaç listesine alındı; 27 yıl boyunca da yasal olarak satıldı.1924’e gelindiğinde bilim adamları “bağımlılık” konusunda çok yol kat etmişti. “Şak” diye dünyanın büyük kısmında yasaklandı. Girişimci ruh durur mu?

Üretim nerede serbest? Türkiye. İstanbul’da açılan ilk eroin fabrikası Japon fabrikasıydı. İşte bu işçiler o fabrikanın çalışanlarıydı. Evlerine ekmek götürmek için fabrikaya sapasağlam girmişler, birkaç ayda tozdan eroinman olup çıkmışlardı. Çok geçmeden de patron sen hastasın demiş, sıkılmış bir limon gibi tazminat bile vermeden hepsini kapının önüne koymuştu. Ord. Prof. Dr. Mazhar Osman, Türkiye’nin ilk işçi eroinmanlarını tedavi ederken; uluslararası baskı da giderek arttı. 1932’de Atatürk’ün de istediği ile eroin fabrikalarının kapısına kilit vuruldu. Peki uyuşturucu ile savaş? Artık sadece eroin yok. Belanın bin bir türü, bin bir isimle sokakta. O işçilerin konumunda ise gençler, çocuklar. Biten hayatlar, sönen ufuklar. Her gün gazete manşetlerinde. Aman dikkat.