Yalnızlık…
Bir insanın tek başına yaşaması biçimindeki somut yalnızlık, kendi toplum grubuna yabancılaşma biçiminde yaşanan yalnızlık, çevresi tarafından itilme sonucu yaşanan yalnızlık, insanın çevr...
Yalnızlık…
Bir insanın tek başına yaşaması biçimindeki somut yalnızlık, kendi toplum grubuna yabancılaşma biçiminde yaşanan yalnızlık, çevresi tarafından itilme sonucu yaşanan yalnızlık, insanın çevresiyle ilişkilerini en aza indirerek kendi seçimi ile yaşadığı yalnızlık ve insanın kendisini anlaşılmamış veya kimsesiz hissettiği gerçek yalnızlık gibi birbirinden farklı yaşantıların tümü “yalnızlık” sözcüğü ile ifade ediliyor.
Ancak bu kavramla yüzleşmek oldukça güç.
Hatta öyle ki uzmanların bile bu konuyu derinlemesine incelediği söylenemez.
Konu ile ilgili belirtmek istediğim ince bir çizgi var; yalnız olmak ve yalnız hissetmek aynı şeyler değil.
Yani yalnızlık psikolojisi kimi zaman gerçekle tam olarak bağdaşmayabiliyor; kişi yaşadığı farklı negatif olayları yalnızlık duygusu ile karıştırabiliyor.
Ayrıca dikkat çekmek isterim ki; tıpkı stres gibi yalnızlık duygusuna kapılmak da insan bedenini son derece olumsuz etkiliyor.
Toplumda insan doğasına aykırı bir durum olarak kabul edilen bu duygu uzmanlara göre bazı kişilerin hastalıklarının sebebi olabiliyor.
Kişiyi hasta edecek boyuttaki soruna neden olan ise aslında yalnızlık değil, yalnızlık duygusunun kişide oluşturduğu düşünceler.
Uzmanlara göre bu düşünce açısı, vücutta stres hormonlarını tetikleyerek, alarm reaksiyonunu devreye sokuyor.
Bu durumun sıklıkla yaşanması, kronik hale gelmesi ile bağışıklık sistemi olumsuz etkileniyor. Vücut, birçok hastalığa daha yatkın hale geliyor.
Yalnızlık duygusundan kurtulmanın en önemli maddesi ise aile ve arkadaş çevresiyle etkileşim halinde olmak.
Bunun yanı sıra aktiviteler ve hobiler edinmek kişiyi günden güne olumlu etkiliyor.
Şu bir gerçek ki; gittikçe modernleşen dünyada yiyecek paketleri, mutfaklar, evler kısacası yaşamın farklı noktalarında dikkatimizi çekmeyen çoğu şey küçülüyor.
Bu da modern dünyada yaşamın bireyselleşmesi ve bu durumun yeni normal olma yolunda ilerlemesi anlamına geliyor.
Sonuç olarak kimi zaman kişisel bir tercih ya da zorunluluk olsa da farkında olmadan yalnızlaşan insan sayısı her geçen gün artıyor.
Bence toplum genelinde kabul gören bir diğer yanlış da; yalnız bireylerin özellikle de çocuk sahibi olmayanların giderek bencilleştiği düşüncesi.
Bencilleşme kendi çıkarlarını düşünmek ve kendini korumaya almakla ilgilidir ve yalnızlıkla doğru orantılı değildir.
Yapılan araştırmalarda; en mutlu insanların, diğerlerinin mutluluklarından tat alabilen ve başarısızlıklarına üzülebilen insanlar olduğu görülmüştür.
Lev Tolstoy’un da dediği gibi; “Kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan kötüdür.”
Uzun lafın kısası insanları tercihleri ya da zorunlulukları yüzünden tek bir kalıba sokmak her şeyde olduğu gibi bu konuda da son derece yanlış ve yalnızlık duygusu kişide oluşturduğu düşünceler ile hastalıklara davetiye çıkarabiliyor…