The Fly (1986) filmindeki bilim insanı Seth Brundle’a göre insanlar, “başka bir şeye dönüşmek için her şeylerini verebilirler.”. Bu, günümüzde de gözlemlediğimiz bir olgu. Bazı kimseler, kendi potansiyellerinin en üst seviyesine ulaşmak, o potansiyel kendilerinde olmasa bile “o şeye” dönüşmek isterler. Nedense durumumuz bize yetmez. Seth de sınırları zorlayarak, insan türünün uzay-zamanın sınırlarını aşma hayalini ortaya koyan bir teleportasyon sistemi geliştirmek için çalışır. Aslında amacı, insanlığı değiştirmektir, yapıcıdır. Olacaklardan habersizdir. Teleportasyon sırasında yanlışlıkla bir sinekle birleşen Seth, ‘İnsan’ kavramının biyolojik, fizyolojik ve psikolojik boyutlarının limitini ekrana taşır.

DEĞİŞİMİN YANILTICILIĞI

Teleportasyon gerçekleştikten sonra gelişen bedensel kabiliyetler, ilk başta Brundle’a “kendisi olma fırsatını hiç tanımadığı” fikrini düşündürdü. Harika ve güçlü hissetmenin bir takıntı olmasının ardından gelebilecek sorunlar ilk bakışta hayvanlaşmanın getirdiği özgürlük olarak gözükse de deformasyon, huy değişikliği gibi korkutucu durumlar başladığında, değişimin yanıltıcı dünyasına adım atmış olduk. Seth, hayvana döndüğünü anladığı anda ve tehlikeli olabileceğine karar verdiğinde, Veronica’ya kendisinden uzaklaşmasını söyler. İnsan ve hayvan arasındaki vicdan farkını ortaya koyar fakat hayatta kalma güdüsü sandığımızdan daha baskındır. Seth’in sineğe dönüştüğü andan itibaren aynaya hiç bakmamış olması, kendisini ilk kez gördüğünde yüzünde gördüğümüz ifade, günlük yaşamda çoğu kimsenin kendisini yeteri kadar nesnel olarak anlamadığının bir temsili olabilir. Seth, “Bana neler oluyor?” sorusunu sorduğunda kendisine ilk kez bakmıştı. Kendisi, daha önce hiç var olmamış bir şeye dönüştüğünün farkına vardı ve ekrana yansıyan sinek-insanın bile biricik olduğunu ilan etti. 

DEĞİŞİMİN TUHAFLIĞI

Darwin’in değişime “en adaptif olanın” hayatta kaldığını yazdığı söylenir. Değişim, hayata tutunmamızın en önemli özelliklerinden biridir fakat bu değişimin türü günümüzde tuhaf bir duruma bürünmüştür. Filmde de “et” kavramını düşünmemizi sağlayan konuşmalar geçer. “Et” kavramını anlayamadığımız hatta bu kavram için çıldırdığımız belirtilir. Kendi ‘et parçamızın’ ne denli takıntı haline geldiğini, görsel estetiğin gereğinden fazla değerli olduğunu görürüz. Filmin bu estetik alanla pek bir ilgisi olmamasına rağmen şunu düşünmeden edemeyiz: Kendini ışınlayan Seth Brundle, ışınlandıktan sonra kendisi midir yoksa kendisinin bir yorumu mu? Değişim, filmdeki Veronica’nın hatırlattığı gibi “garip” ve “sentetik” olabilir. Değişen insan, sentetik halini de beraberinde getirebilir. Kendinden uzaklaşabilir. Sahte bir görüngü olarak kalır. 

ACINACAK İNSAN

Film, değişime uğrayan insanın acınası, yardıma muhtaç halini hatırlatır. Seth, hayatta kalmak, soyunu devam ettirmek ve aynı zamanda ölmek isterken “insan olmama yardım et” diye yakarır. Bu, insanın kendinden uzaklaşmaya çabalarken kendi özüne olan özlemi de hissettiğini gösterir. Veronica’nın hatırlattığı gibi, bir şeyler yanlış gitti. Değişirken bir şeyler yanlış gitti. Günümüzde bir şeyler yanlış gitti. Yanlış gitmiyor mu?