Simon Cuper dünyanın dört bir yanını dolaştıktan ve değişik kültürler ile futbola dair nice yaşanmışlıkları inceledikten sonra bu kitabı kaleme almaya karar verdiğinde neler düşünmekte idi bilinmez, ancak masa başına oturduğunda duygularını ön plana aldığından hiç şüphem yok. Neden mi? Futbol duygusal bir oyun çünkü. Hangi yönden bakarsanız bakın ve üzerinde hangi düşünce ile ne kadar farklı değerlendirme yaparsanız yapın, neticede iş gelip sahada yer alan iki rakibin amansız mücadelesine dönüştüğü vakit, yemyeşil çimlerden yansıyan dünyanıza yansıyan derin duygusallığı hemen hissedebilirsiniz. Şimdilik sonuçtan bağımsız olarak diyebiliriz ki, her iki taraf kazanmak uğruna bir mücadeleye girdiklerinde, taraftarlarının yanı sıra, bu görsel şöleni izleyenleri de değişik duyguların kucağına atıveriyorlar. Bir topun gol çizgisini geçtiği an duyacağınız haykırışların insan sağlığına ne denli etkisi var bilemem ama bir taraf için beyinde mutluluk hormonunun çılgın boyutta salgılanması yaşanırken, tarifsiz bir hüznün diğer tarafın sevdalı yüreklerini yerden yere vurması pek olası. Hani diyeceğim ki, her seferinde bir başkası kazansın veya berabere bitsin maçlar ki böylece insanlar hep mutlu olsun, bütün sıkıntılar tükensin, lakin kim kabul edecek ki bunu ? Herkes kazanmak için çıkıyor yola. Yoksa o dikdörtgen şeklindeki sahada yirmi iki kişinin peşinden koştuğu ve önüne gelenden az çok demeden her daim bir darbe yiyen zavallı futbol topunun oradan oraya savrulmasının ne anlamı olacak ki başka türlü? Hedef belli. Top gol çizgisini geçecek, o kadar. Geçmesine geçecek de mesele o ki, hazret bizim kaleninkini geçmesin de nereye giderse gitsin.

OYUN KURALLARI

Oyun kuralları mı dediniz ? Kural şart elbet bir kargaşayı önlemek ve herkesin kendi dayattığını önlemek adına. Bu yüzden tamı tamına on yedi kural konmuştur ki belli bir düzen hakim olsun. Ancak söz konusu kuralların yorumlanması konusundaki düşüncemizi sorarsanız, diyebiliriz ki; piyanonun önüne oturduğumuzda, taburemizi piyanoya yaklaştırmak yerine, piyanoyu kendimize çekmek kadar adil ve berraktır. Biz kazanalım da bizden sonrası tufan değil mi? Evet, tamamen öyle efendim. Gönül rahatlığı ile emin olabilirsiniz ki, hangi düzen içinde olursa olsun, tabulaştırılmış kurallar bizden yana yorumlanırsa eğer, bizden yana hiç sorun çıkmayacağı bilinen bir şey. Öyle ya, kazanan her zaman haklıdır ve kazanan hepsini alır. Bu yüzdendir ki dünyanın bir çok köşesinde olduğu gibi, ülkemizde de insanlarımız futbolu basit bir oyun, görsel bir şölen, hatta yaşamlarına usulca dokunacak bir mutluluk aracı olarak görmeyi bir türlü kabul edemiyorlar. Ne pahasına olursa olsun kazanmak ana hedef olunca bu uğurda neleri yitirdiklerini hiç önemsemiyorlar. “ Büyük” olarak nitelenen bir takımı tutmakla kendilerini de “kazanan” olarak düşünen, onunla özdeşleştikçe tüm dertlerini ve acılarını en az doksan dakika, bazen de yıllar boyunca öteleyen, hatta bu sayede sınıf atladığını zanneden ve nihayet yine bu sebeple kuralların itina ile çiğnenmesini memnuniyetle kabullenen kimlikler için şimdilik elimizden bir şey gelmez. Çünkü hak etmese de salt kazanan olmak adına, ceza sahasına girdiği anda kendisini yere atıp, hakkın teslimi peşinde koşan hakemi yanıltmak suretiyle takımına penaltı kazandıran bir oyucunun, aslında rakibinin evine götüreceği ekmeği çalmak anlamını taşıyan bu eylemini alkışlayan bir kitle için söylenecek fazla sözümüz yok . Eh olduğu kadar ne yapalım. Dilimizin döndüğü kadar anlatmaya çalışıyoruz işte.

Bizim nesiller pek başaramadı ama kimbilir belki gelecek nesiller, o da toplumun eğitim ve bilinç düzeyinin bağnaz değil ve fakat sağlıklı biçimde artmasına paralel olarak elbet, sporun ruhundan insan yaşamına yansıyan parlak ışığı görebilir ve onu beyinlerindeki en küçük hücrelere dek hissederek, futbolun içindeki müstesna güzellikleri yakalayabilirler. Ve dilerim ki, top nereye giderse gitsin, bir gün bizde iki rakip takımın taraftarlarının, aralarında kafesler, bariyerler, dikenli teller olmadan hep birlikte maç izlediklerini ve maçın sonucu ne olursa olsun, neşe ile şakalaşarak çıktıkları futbol mabedlerinden evlerine dek hayattan keyif alarak gittiklerini görürüz.

Ne diyelim, hayali bile güzel.

e –mail [email protected]