Eğitim bence yaşamın vazgeçilmez unsurudur. Eğitmeden öğretemezsiniz. Öğretmenlik yaşamımda hep şunu söylerdim. “Saygılı insan dinler, dinleyen anlar, anlayan öğrenir, öğrenen öğretir.” Ve “Benim göre...
Eğitim bence yaşamın vazgeçilmez unsurudur. Eğitmeden öğretemezsiniz. Öğretmenlik yaşamımda hep şunu söylerdim. “Saygılı insan dinler, dinleyen anlar, anlayan öğrenir, öğrenen öğretir.” Ve “Benim görevim size balık yedirmek değil, balık tutmayı öğretmektir.” Bir de yıllarca kendime verdiğim “Çocuğuma düşündüğümü öğrencilerime düşünmezsem namerdim” sözüme hep sadık kaldım. Bu yaşam felsefesinin yararlarını emeklilik dönemimde çok gördüm. Öğrencilerimi iyi yerlerde görmenin, ailesi ile karşı kaldırımda beni gördüklerinde bana gelip el öpmek istemelerinin sevincini yaşadım.
Yoksul bir aile çocuğu iken bugüne gelişimi şu anda ODTÜ’deki bilim insanı Prof. Dr. Gülbin Dural ve fakülteden arkadaşım Raci Özdabakoğlu’na borçlu olduğumu unutmam mümkün değil. Onlardan öğrendiklerimi öğrencilerime aktarmanın sonuçlarını her zaman gördüm. Profesör olmakla adam olunamadığını da gördüm. 1976 da TUBİTAK’ın Bilim Adamı Yetiştirme Kampından tanıdığım çok sevdiğim bir arkadaşım ile iletişimim 1980 yılındaki faşist darbede kesilmişti. Yıllarca onu aradım 20 yıl sonra bir TV programında kendisini gördüm. Başka bir şehirde olmasına rağmen oraya gidip onu görmek istedim. O günden beri “Gitmez olaydım” deyip dururum. Üniversitede asansör beklerken karşılaştım, “merhaba” nasılsın tanıdın mı?” dedim “Evet” dedi ve koronalıymışım gibi uzak durdu. Çok üzüldüm. Yıllarca görmek istediğim insan profesör olmuş ama bana göre adam olmamıştı. Sonuçta çok eğitilmek başka, akıllı olmak başka. Uygun bir zaman belirleyip birlikte bir çay içebilirdi. 1976 yılında ülkemiz insanları için birlikte mücadelede anlaştığımız insanın durumu…
Fazla eğitim ile akıllı olunmaz der Kurgu bilim yazarı Isaac Asimov. Ben de fazla eğitimle insan olunmaz derim. O eğitimlerin hakkını vermek lazım. “İnsana faydası olmayanı, ölüden say gitsin” diye boşuna dememişler.
Kurgu bilim yazarı Isaac Asimov’un “Fazla eğitim ile akıllı olunmaz” öyküsünü kısaltıp paylaşmak istedim.
“Ordudayken, IQ testine tabi tutulmuştuk, normal sonuç olan 100 üzerinden 160 aldığım zaman epey yaygara kopmuştu.
Gerçekte ise, düşünülürse ben yalnızca benimle aynı entellektüel ölçülerde insanların hazırladığı akademik testte iyi netice almıştım.
Bu sonuç benim başkalarından üstün ve başarılı olacağımın ve her zaman doğruyu yapıp bileceğimin garantisi değildi.
Benim üstün zekâm, sadece içinde yaşadığım topluluğun küçük bir alt grubunun değerlendirmesine dayanıyor.
Fıkralar anlatmaya bayılan oto tamircim bir gün kaportamın içinden kafasını uzatarak, " Hocam, sağır dilsiz bir adam nalbura girer. Birkaç tane çiviye ihtiyacı vardır ve iki parmağını dik bir şekilde masanın üzerine koyarak üzerlerine çekiçle vuruyormuş gibi yapar. Nalbur önce bir çekiç verir. Adam başı ile "hayır" işareti yapar ve dik duran iki parmağını gösterir. Tabi bu sefer nalbur ona çivileri verir" Bir derin nefes aldı ve gülerek sordu; "Peki hocam sence kör bir adam nalbura bir makas istediğini nasıl anlatır?"
Elimi kaldırdım ve parmaklarımla makasla kesme işareti yaptım. Tamirci kahkahalarla gülmeye başladı ve "Hocam, adam sadece kör. Dilsiz değil ki. Neden doğru düzgün konuşarak makasa ihtiyacı olduğunu söylemesin ki?"
Utandığımı itiraf ederim. Adam utancımı görünce; "Üzülme be hoca, ben kimin doğru cevabı bilip kimin de yanlış yanıt vereceğini hep bilirim. Senin kesinlikle yanılacağına emindim."
"Buna nasıl emin oldun?" diye kekeledim ve gelen "Çünkü o kadar fazla eğitilmişsin ki akıllı olamayacağını anlamıştım” cevabı karşısında şaşkınlığım bir kat daha arttı. Biliyor musunuz haklı idi!”
SON SÖZ: “Akıllı insan, aldığı eğitimin hakkını verendir.”