Dünyada insanlar nelerle uğraşıyor, bizdekiler nelerle…
Türkiye'de bazılarının boş, mesnetsiz gündemlerin peşinde koşan, saçma sapan iç tartışmaların içine çekmek için yırtınan bazı vekiller, TBMM’yi...
Dünyada insanlar nelerle uğraşıyor, bizdekiler nelerle…
Türkiye'de bazılarının boş, mesnetsiz gündemlerin peşinde koşan, saçma sapan iç tartışmaların içine çekmek için yırtınan bazı vekiller, TBMM’yi arenaya çevirmeye çalışıyor. Hâlbuki herkesin istisnasız odaklanacağı bir durum var ortada: Korona virüs ile birlikte dünya nereye gidiyor? Bu soruya kilitlenmek tarihi ve hayati bir sorumluluktur.
Derin sularda balık avlamak için dalan bir dostum anlatıyor; başta ABD, AB ve bazı ülkelerden de “Çin intikam almaya başlayacak. Herkes hazır olsun. Bu daha başlangıç; bunun gerisi ikinci, üçüncü dalgası da gelecek” diyordu. “Sen de buradan ayrıl. Amerika'da başka dostlarınız varsa söyleyin hemen terk etsinler” diyordu. Çin bir taraftan korona virüs ile mücadele ederken diğer taraftan Pekin'de derin yapıların bu virüs saldırısına ABD'nin neden olduğuna inandığını belirtiyordu. Çin'in virüs savaşları intikam duygusuyla Amerika'ya taşıyabileceğine işaret ediliyordu. O söylediklerini kaleme aldım. Okuduğunuzda dehşete kapılacağınız satırlar olacak. Bundan ancak film senaryosu olur diye gülüyorsunuz. Hastalık ve ölü sayısı bitmeyen ABD'den haberler geliyor. Korona virüs önce başkent Washington'da ortaya çıktı. Ancak asıl patlama New York’ta yaşandı. 100 bin kişi hayatını kaybetti. Milyonları bulan kişide virüs tespit edildi. Bazen virüs Trump'la aynı salonda dans ediyordu.
New York ABD'nin kalbiydi. Dünya finans merkeziydi. Çin, virüsle trilyon dolarlar kaybetmiş, ekonomisi çökmüştü. Şu ana kadar koronanın dünyaya maliyetinin 55 trilyon doları aştığı açıklanıyordu. Bu rakamlar daha da katlanarak devam edecekti. Ve dünya finans merkezi New York’ta da salgın devam ediyor. THY’nin ABD'den ilk uçuşunda Türkiye’ye gelenlerin ilk sözü “Allah'a şükür sağ salim ülkeme geldim” oluyordu.
Liderler bir yandan virüsle diğer yandan ülkelerindeki insanlar ve ülkelerindeki dibe vurmaya çalışan ekonomilerini nasıl düzelteceklerinin peşine düştü. BAE'nin başı yastığa düşüyordu. Böyle bir ortamda ekonomik savaş giderek şiddetini artırıyor. ABD kuklası S. Arabistan bir saatte petrol fiyatlarında yüzde 30 düşüş yaptı. 40 doların altına inen petrol 31 doları gördü. Bu rakamlar, 30 dolar seviyesinde kalırsa, üretim maliyeti yüksek olan Rusya'nın batması, Putin'in devrilmesi demekti. Putin, bir yandan ülkesindeki virüs ile uğraşırken diğer yandan da petrol fiyatlarını dengelemeye ve ayakta kalmaya çalışıyordu…
Avrasya'nın güçlü iki ülkesi Çin ve Rusya'da alarm zilleri çalıyor. Moskova da sürekli halka “Panik yapmayın, yeterli dövizimiz var” moral aşılaması yapıyordu. İpekyolu'nun en önemli iki ülkesi İran ve İtalya'da da hayat durdu. İngiltere ise hala Brexit derdinde. Almanya siyasi belirsizlik içerisinde Alman turistin Türkiye’ye gelmesine hala onay vermiyor…
AB mülteci akını kâbusuyla başta Yunanistan ve diğer ülkelerle baş edemiyor. Kaos, virüs, para, ekonomi yeni silahtı. Yeni bir dünya kuruluyordu. Büyük bir yıkımın yaşandığı dünyada fazlasıyla yaptığı yardımlarla dik durduğunu ve ekonominsin sağlam olduğunu gösteren Türkiye ayakta dururken böyle bir ortamda hala “Acaba Hükümete nasıl kriz yaşata biliriz” peşinde koşan zavallılar var. Başka gidecek yerimiz yoktur. Ülkemize ve devletimize sahip çıkmalıyız…