Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, günlerdir kovid 19 vakalarının artışına dikkat çekiyor.
Son verilere göre, şu an ortaya çıkan tablo, normalleşmenin başladığı Haziran öncesine dönmüş durumda.
Denil...
Sağlık Bakanı Dr. Fahrettin Koca, günlerdir kovid 19 vakalarının artışına dikkat çekiyor.
Son verilere göre, şu an ortaya çıkan tablo, normalleşmenin başladığı Haziran öncesine dönmüş durumda.
Denilene göre mayıs ortasındaki durumdan farksız.
Ekranları parselleyen bilim kurulu üyeleri ile bilim adamlarından da her dakika benzer uyarıları duymak mümkün.
Bazı çevrelere göre ise açıklanan rakamlar, gerçek vakaların 10’da biri.
Anlayacağınız ortada pek de hoş olmayan bir durum var.
Var da, biz ne yapıyoruz?
Cevabı sokakta aslında.
Neredeyse 2 kişiden biri maskesiz.
Ya da maskesini “aksesuar” olarak kullanıyor.
Hele yazlık bölgeler.
Tam bir felaket.
Plajlar tıklım tıklım.
Düğünler yasakmış, taziyeler yasakmış…
Aldıran yok.
Haberlere bakıyorum, testi pozitif çıktığı halde kapı kapı dolaşan tiplerden geçilmiyor.
Milli Eğitim Bakanlığı okulların 21 Eylül’de açılacağını duyurdu ya.
Herkes, bu tarihte her şeyin normale döneceği gibi bir yanılgı içinde.
Nasıl olmasın ki?
Vekilin biri çıkıp bin 500 kişilik düğün yapıyor.
Garibanın nesi eksik?
Bin 500 kişiyi ağırlayacak gücü olmasa da gücünün yettiği kadarını bir araya getiriveriyor.
Mantığı belli;
“Ortada iddia edildiği gibi bir tehlike olsa koca vekil böyle şaşaalı düğün yapar mı?”
Halka “sosyal mesafe” çağrısı yapanlara bakıyorsun.
Maşallah neredeyse kucak kucağa pozlar veriyor.
Hastanelerin yoğun bakım servisleri tıklım tıklım dolmuş, kimsenin aldırdığı yok.
Sağlıkçılar, sapır sapır dökülüyor, dönüp bakan yok.
Ne olacak bu gidişin sonu?
En kötüsü de biliyor musunuz?
Geleceğimiz dediğimiz gençlerin vurdumduymazlığı…
İsterseniz çıkın Kordon’a, Karşıyaka ve Göztepe Sahili’ne bir bakın.
Hiçbir şey yokmuş gibi hayatlarını sürdüren bir alay gamsız.
Doğrusu, şu dakikadan sonra pek bir şeyin değişeceğini de beklemiyorum.
Ne zaman uzmanların dikkat çekmeye başladığı kış hastalıkları başlayacak o zaman göreceğiz bu ihmalin bedelini.
“Bu gidişin sonu nereye varır?” sorusuna cevap bulabilmek için günlerdir gelecekle ilgili senaryoları izlemeye çalışıyorum…
Diğer yandan da dikkatle salgının hızını kesmek için atılan adımlara bakıyorum.
Gidişe bakılırsa, ekim, bilemedin kasım ayında nisan ayındaki kısıtların geri dönmesi kaçınılmaz.
Hatta daha sertleri bile olabilir.
Açıkçasını söyleyeyim mi?
Ben kendi hesabıma herkesi 15 gün eve tıkarlarsa şaşırmayacağım.
Ne demişler?
Kendi düşen ağlamaz…