'Mutlu Çelik anons istiyor' zamanın moda tribün sloganıydı. Sonra iş pankarta dönüştü aynı cümleyi yazdılar, maç boyunca ayakta tuttular. Sabırla, azimle. Ekrana da gösterdiler, kayıtlara geçti....
'Mutlu Çelik anons istiyor' zamanın moda tribün sloganıydı. Sonra iş pankarta dönüştü aynı cümleyi yazdılar, maç boyunca ayakta tuttular. Sabırla, azimle. Ekrana da gösterdiler, kayıtlara geçti. Fotoğraf da çekildi. Gerçekten de Mutlu Çelik, bunu hep istiyordu, anons yapılmasını istiyordu. 90'lı yılların flaş hakemiydi. Rahat adamdır, çok koşardı, topu bildiği için de heyecanlanmazdı. Hal böyle olunca güzel maç yönetirdi.
ILICALI İLE MUĞLALI
4'e kadar rakamları olan, önemi artan anons sıralaması vardı. Yabancı madde atılırsa, aşırı küfür, hakaret, toplum eylem de farklıydı. Gel de yaptırma anons, o da yaptırırdı. Birçok profesyonel takımda top oynadı. Sağlam adamdı, top da geçmezdi. Bırakmazdı peşini, deyim yerindeyse kene gibi yapışırdı. Şimdi olsa tam da aranan adam. Futbol için de bir şeyler yapmaya çalışıyor. Tecrübesi, bilgisi heba olmasın diye. Acun Ilıcalı'nın kulübü var, bizim Muğlalı Mutlu Çelik'in de olacak.
DÜDÜK ÇALMAYAN GÖZLEMCİ
Anonslu günler bitti, şimdi geldi sıra, çalışmaya. O da farkında biliyor. TFF'ye getirmezler, MHK başkanlığı da olmaz. MHK Üyeliği mi, O olmaz. Benim gibi gözlemciliği elinin tersiyle itenlerden. Çok beğendiği, adil olan kimi kenara atacaklar, beğenmediği hakemi, eyyam yapanı ihya edecekler. Yok, yok bizlere göre değil. Oysa şaşıyorum, şaşkınlık içindeyim Süper Lig gözlemcisi var. Ömründe bırakın süperi filan, 1.,2.,3.Lig'de düdük çalmamış bir isim. Hangi eziklikle, hangi bakış açısıyla izleyecek. İşte bu gibi işler, bizi pes ettiren.
MUTLU ÇELİK KULÜP ARIYOR
Baktı olmuyor, aykırı bir tiptir. 'Mutlu Çelik anons istiyor' gitti. 'Mutlu Çelik kulüp arıyor'a geldi olay. Hayırlı uğurlu olsun. Anonim Şirket kurup, futbolcu yetiştirecek. 3.Lig, 2.Lig kulübü arıyor. Niyet iyi akibet de iyi olsun. Tam karşılığı olmasa da Altınordu'da Seyit Mehmet Özkan'ın açtığı yolda ilerlemek isteyenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu da bizleri 'mutlu' ediyor.
AMATÖR MAÇ ÖLÇÜDÜR
Profesyonel ligde futbol oynayanlara özel hak tanınırdı. Bir de hangisi olursa olsun fark etmez Milli Takım forması giydiysen. Hakemliğin 3.yılında 3.Lig'de düdük çalmaya başlardın. Mesela amatör kümenin birkaç şöyle bir çatırtılı maçını alnının akıyla tamamlayamadan hoop yukardasın, olmaaaz. Eşyanın tabiatına aykırı. Çoğu bir yerlere, daha doğrusu kendi istedikleri yere gelemedi zaten. Gözleri hep tepedeydi. Bereket okuyan nadirdi.
İNTERNET OYUNU DEĞİL Kİ
Asker kökenli hakemlere yasak getirdiler. Bir hakemin ayağına bastılar, öteki de şiddete maruz kaldı. Oysa her hakeme yapıldı. Onlar gidince disiplin, nizam, intizam gitti demiştik. Asker ne demek, hazır demek. Olanakları, tesisleri var sık sık idman yaptılar, mükemmel salonlarından yararlandılar. Koşu sınavlarında 'hey maşallah' dedirttiler. Ama, ancak, amma velakin. Bu kez sahada koşmasını bilmeyen, nereye gideceğini, nereye koşacağını bilemeyen, daha doğrusu, topu, hakemliği bilmeyenler türedi, çığ gibi büyüdü sayıları. Bir şey değişmedi bu kez de. Kuralları ezberleyen, insandan uzak, manken gibilerle doldu sahalar. Adalet nerde kaldı ?
DÜZEN DEĞİŞMELİ
'İyi futbolcudan, iyi teknik adam' çıkmazsa. 'Koşu sınavlarında çok iyi koşandan, sahada çok koşan, iyi yer tutan' hakem de çıkmaz. Sporun her yerinde torpil, iteleme, adam kayırma olur da: Gördük yaşadık da. Futbolculuk da torpil olmaz. Siz hiç gördünüz mü, babası iyi futbolcu olanın, çok iyi futbolcu olduğunu. 'Oğlumu her hafta kadroya alın' dese de olmaz. Başkanın oğlu da olsa olmaz. Yetenek yoksa, yok. Öyle bir sırıtır ki. Ama maşallah hakemlikte, gözlemcilik, MHK'de öyle mi ya. Yeteneğin olmasa da olur. Bozuk düzen. Asıl buraları hak edenlere verilmeli, tıpkı futbolculuktaki gibi.
VEFA HERKESE GEREK
Adalet herkese gerek, vefa da elzem oldu. Hepimiz insanız. Niye yaşıyoruz ki. Hakemlikte düdükte iyi bir yerlere gelirsen, tek başına gelemezsin. Hakemlik de ekip işidir. VAR olmayan günlerden bahsediyorum. Kulaklık yoktu ama empati vardı. Bir el hareketi, bir kafa şekli, bir bakış, bir göz kırpma, maçı da hakemi de kurtarırdı. Hakem de büyür giderdi. Destek olan yardımcı hakem de, büyürdü. İyi yardımcı hakemin de süperse, en zor maç olsun altından rahat kalkarsın. İşin fıtratında bu var.
LOKOMOTİFTİ MAZİDE KALDI
İzmir'in Türk hakemliğinin lokomotifi olduğu zamanlardı. Bizzat yaşadım, gördüm. 70'li, 80'li, 90'lı yıllar. Süper Lig'e, 6 trionun gittiğini bilirim. İstanbul takımlarının aralarında yaptığı adına derbi denen maçlara da çıkarlardı. 4 trio, yani hakem üçlüsünden az olduğunu görmedim. Ekip genelde değişmezdi. İnsanları severim ama hakem camiasında herkes de sevilmez ki. Kriterlerim var. Ahmet Akçay hocamı severim mesela. Karşılıksız, menfaatsiz bir sevgi. Öyle maç verdi filan diye değil yani. Koronaya yakalandım, karantinada 4.günümdü, gidemedim.
AKÇAY'DAN KARDELEN'E VEFA
Kaliteli yardımcı hakem dedim ya, hakemin eli ayağı kulağı, kolu kanadı, oda arkadaşı, sırdaşı, gönüldaşıysa maç çiçek gibi geçerdi, kokar mis gibi. Hem oda hem saha. Nebi Kardelen hocam da bunlardan biriydi. Severim, temiz, namuslu, onurlu insandır. Vefat etti, ışıklar nurlar içinde yatsın. Ahmet Akçay hocam ile çok güzel eküri olurlardı. İkisi de güzel insan olunca ortaya harika bir vefa örneği çıktı. Akçay, ilerleyen yaşına, sağlık sorunlarına, salgına, ayaza rağmen kader arkadaşını son yolculuğunda yalnız bırakmadı. Omuzunda taşıdı, toprak attı, dualar okudu. Faik Köksal, İbrahim Egüs, Recai Cengiz, Tezcan Kurtuluş, Erol Zop ile İsmail Eken de camide saf tuttu, kabristanda da. Vefa yaşatılsın diye. Sadece 2 trio ama, bu kadar. Oysa 'Yemek var, ey ahali' dense, salon dolardı.