Hz. Muhammed ahlak medeniyeti kurdu, birliği böyle sağladı.
Hz. Ömer bir adalet ahlakı kurdu, birliği öyle ayakta tuttu.
Padişahlar, ırk, din ayrımı yapmadı, birliği ayakta tuttu.
Mustafa Kemal Ata...
Hz. Muhammed ahlak medeniyeti kurdu, birliği böyle sağladı.
Hz. Ömer bir adalet ahlakı kurdu, birliği öyle ayakta tuttu.
Padişahlar, ırk, din ayrımı yapmadı, birliği ayakta tuttu.
Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyet rejimi ile bağımsız bir devlet kurdu, birliği ayakta tuttu.
Bugün için kendimize ülkemizin ayakta duran bir birliğinin olup olmadığını sormalı ve cevaplamalıyız
O halde şimdiki durumda nasıl bir düzen kurulacak, kim kuracak ki birliğimiz sağlanıp ayakta kalacak. Bizim değil kamuoyunun sözleri ile düşünelim. SMS ile adalete müdahale ediliyor, yalan çukurunda yüzüyoruz bitkisel üretim adı altında bankalar vasıtası ile gelirler yok ediliyor.
Televizyonlar yanılmaya aldanılmaya hizmet ediyor, karşılıklı yalanların kurbanı oluyoruz. Ispanaklar, tavuklar, mantarlar zehirli çıkıyor, insanlar zehirleniyor, sonra siyah sarımsağın yararlarını dinliyoruz.
Rusya, güney sınırına asker getirip PYD’ye alternatif oluyor, geriliyoruz.
Ana muhalefet sadece çok konuşuyor, icraatta rakibinden farklı davranmıyor.
Partiler sahipli olunca kimse derdini anlatamıyor ve ‘Ayrımcılık son raddeye ulaştı’ deniliyor. Her şey satıldı; iletişim hatları, köprüler, elektrik enerjileri, devletin elinden çıkarıldı. Bu durum halk için ürkütücü bulunuyor. Petrol konusunda, madenler konusunda, doğal gaz konusunda hakimiyetimiz yok, düşündürüyor, stres sebebi oluyor. Güneydoğu problemi durmuyor, göçmen akını iyi niyetleri aştı bu konuda hala karar verilmiyor farklı düşünceler akıllarda takılı kalıyor. Bir kısmı belediyeleri, bir kısmı devleti yandaşlarına peşkeş çekiyor. ‘Ülke bölüşülüyor mu’ sorusunu akla getiriyor. Toplum birbirine inanmıyor, toplum hiç bir kuruma, devlete, adalete güvenmiyor, herkes birbirine şüpheyle bakıyor sanki.
Gazete ve gazetecilik hür değil, bütün imkanları ile bitti. Okuyucu olarak yok olma noktasındalar. Televizyonlara da aynı medyanın tamamına güven yok. Bütün haberler asparagas deniliyor. Eğitim çöktü, çökecek özel okullar halkın parasını alıyor öğretmenlerin ücretini ödemiyor, öğrenciler eğitilmiyor, ilimden yoksun kalıyorlar, ülke geleceği bilim açısından göz göre göre tehlikeye atılıyor.
Hangi parti, nerede, hangi konumda ve kurumda hakimse o mekanda başka yurttaşlar ikinci sınıf insan muamelesine maruz kalıyor. Sebze halleri şirket oldu, pazar yerleri üretici çoğunluğunu kaybetti, gıda kontrolleri olmuyor, hangi kurum hangi konuda yetkili bilinmiyor. Trafik keşmekeş düzelmiyor, inşaatlar rast gele yapılıyor.
Eskiden mahallede birliği muhtarlar sağlardı. İlçede belediye başkanları, partiler sağlardı. Şimdi mahallelerde ne o muhtar, ilçede ne o reis, ne o partiler var. Onların yerine birbirini yok etmeye çalışan insanlar çoğaldı deniliyor.
Hızla yokuş aşağı giden kontrolsüz, dizginsiz, frensiz bir ülke var diyorlar. İftira suç isnadı, yalancı şahit, uzun yıllar süren davalar, sürpriz yeni güçler, biten dostluklar, korkular, heyecanlar, kafeler, uykusuzluklar, gereksiz ithalatlar, cilalı ihracat rakamları, ayaküstü yiyecekten obezite nesil çöken spor dünyasında kaldık diyorlar. İnternetle dolandırıcılık, kadın cinayetleri, aileye isyanlar kesilmiyor. Denetimsizlikten İzmir körfezinde balina köpek balığı bile çoğaldı deniliyor.
İnsanlar adaletsiz bir düzen olduğunu düşünüyor dibi.
Fukaralık varken büyük devlet görüntüsü için saray yapmak olmuyor diyorlar. Şimdi gelelim şu soruya…
Yirmi birinci yüz yılda ülkemizde birliği ayakta kim tutacak? Tabii ki büyük devlet tutacak…