İnsanoğlunun, aldığı her kararın arkasında duygusal nedenler önemli yer tutmaktadır. Tehdit, tehlike, mutluluk, stres ve risk, alınan kararlarda kendini göstermektedir. Oysaki ekonomide karar vericile...
İnsanoğlunun, aldığı her kararın arkasında duygusal nedenler önemli yer tutmaktadır. Tehdit, tehlike, mutluluk, stres ve risk, alınan kararlarda kendini göstermektedir. Oysaki ekonomide karar vericiler, aldıkları kararlar da duygusallıktan uzak durmaları beklenmektedir…
Özellikle akademik çevrelerde davranışsal finans, halk dilinde ise ekonomik psikoloji kavramı, ekonomik değerlendirmelerin bir parçası haline gelmiştir. Ekonomide karar vericilerin kullandığı bir cümle bile makroekonomik dengeleri değiştirmeye yeterlidir. Hep derler ya, “Siyasetçi öksürdü mü, ekonomi nezle olur” boşuna söylenmemiş bir sözdür…
Son günlerde Brent Petrol fiyatı aşağı doğru seyrederken OPEC yetkilerinin yaptığı açıklamalar, fiyatı tekrar 100 dolar seviyesine çıkarmıştır. Türkiye’de iki gün içerisinde mazota iki defa arka arkaya birer lira zam yapılması demek, başta taşımacılık olmak üzere iğneden ipliğe her şeye zam demektir. İsim vermeyeceğim reklam olmasın. Bir markette satılan 850 gramlık bir bal, 36 liradan önce 55 lira oldu. Bir hafta geçmeden 65 liraya, şimdi de 69 liraya fiyatı yükseldi. O bal da hakiki mi, şeker kaynatması ve içerisine bal esansı mı konan bir bal olduğu da tartışılır. Ne demişler; “Umut fakirin ekmeğidir.” Hakiki balı almayanlar bunu alıyordu. Şimdi onu da alamayacak. Tabi bu verdiğim sadece bir örnektir. Bunun gibi yüzlerce örnekler var. Market raf fiyatların yetişmek ve bütçemizi denkleştirmek mümkün değil. Bütçemiz tepe taklak oldu…
Türkiye’de faiz oranı değiştirilmeden faiz oranları ile ilgili muhalefettin ve fısıltı gazeteleri tarafından yapılan açıklamalar TL’de değer kaybını hızlandırmıştır. Kur korumalı banka hesaplarının sonuçları ise ilk üç ay sonunda faydası ortaya çıkacaktır…
Hepimiz hafızalarımızı yoklayacak olursak çok iyi hatırlayacağımız bir olayı o yıllarda Türkiye insanları şok ile yaşamıştı. Türkiye’de 19 Şubat 2001 tarihinde gerçekleşen Milli Güvenlik Kurulu toplantısından hemen ayrılan ve Hükümet ortaklarıyla birlikte kameraların ve basın mensuplarının karşısına geçen Mesut Yılmaz, Devlet Bahçeli ve rahmetli Ecevit’in kullandığı bir cümle Türkiye ekonomisini alt üst etmişti. Türkiye ekonomisinde yansımaları çok ağır olmuştu…
Bu krizin sonucunda o dönem Türkiye’de koalisyon ortağı olan 3 parti baraj altı kalmış, sonraki seçimlerde sadece MHP barajı geçmiştir. ANAP ve DSP siyaset sahnesinden silinmişti…
Tabii ki, bu krizin tek sebebi Başbakan Ecevit ve Cumhurbaşkanı Sezer arasında yaşanan gerilim değildi. Yeterli rezerv olmadan Yönetilen Dalgalı Kur Rejimi uygulanır ve bunun yanında kamu bankaları yüksek miktarda görev zararı yaparsa bu son kaçınılmazdı. Ama Ecevit’in tek bir cümlesi bu krizi erkene alıp tahribatını Türkiye ekonomisi üzerinde büyütmüştür…
Son dönemde daha yakından şahit oluyoruz, FED’den gelen her açıklama bir şekilde piyasaları etkilemektedir. Piyasalara güven vermek çok önemlidir, karar vericiler tarafından bilinçli veya bilinçsiz yapılan yanlış açıklamalar, özellikle gelişmekte olan ülke ekonomilerini olumsuz olarak etkilemektedir…
Ekonomi yönetimi aslında bir psikolojik savaştır, esas önemli nokta, üzüm mü yemek yoksa bağcıyı dövmek midir? Bu ülke hepimizin, İktidarıyla, muhalefetiyle birlikte yaşayacağımız ülkedir. Siyaset yapmak adına, çocuklarımızın, torunlarımızın gençliğimizin hayatını karartmayalım. Siyasetçiler, karar vericiler, bu realiteyi unutmadan açıklamalar yapmalıdırlar…