Günümüz Türkiye’sinde kadın olmanın gün geçtikçe zorlaştığı; güven, huzur, mutluluk gibi duyguların yerini, korku, endişe hatta paranoyanın aldığı bir zamandan geçiyoruz. Özellikle geçtiğimiz haftalarda en yakın arkadaşımın yaşadığı olay bu düşüncemi kanıtlar nitelikte.30 Haziran Perşembe günü akşam saatlerinde ailesini ziyaret amacı ile İstanbul-İzmir uçağında yolculuk edecek olan arkadaşım oturacağı koltuğu ararken, iki erkeğin ortasındaki boş yerin kendine verildiğini görüyor ve yerine geçiyor. Uçağın kalkışından bir kaç dakika sonra sağ tarafında oturan Arap asıllı orta yaşlı yolcu pantolonunun kemerini açıyor, gözlerini hemen yanında oturan arkadaşıma dikip dakikalarca kıpırdamadan bakıyor ve homurdanma benzeri sesler çıkartıyor. Durumdan rahatsız olan arkadaşım önce yanlış bir tepki vermemek için olayı anlamaya çalışıyor ancak Arap asıllı yolcunun selfie çeker gibi telefonunu havaya kaldırıp arkadaşımın fotoğraflarını çektiğini görünce olaylar kopuyor. Tacizci kişi telefonunun uçak modunda olduğunu unutup saniyeler içerisinde bu fotoğrafları başkalarına da göndermeyi deniyor. Ancak arkadaşımın ayağa fırlaması ile planı yarım kalıyor. Yaşadığı durum karşısında adeta kanı donan arkadaşım hemen koşup hostu buluyor ve yüksek sesle durumu anlatıyor. Aslında ikinci ayıp da burada başlıyor. Ne host arkadaşım için boş bir yer bulabiliyor, ne etraftan olaya bir tepki geliyor ne de suçlanan yolcuya bir ikazda bulunuluyor. Gürültüler üzerine uyanan bir yolcu olayı anlayınca arkadaşım ile yer değiştirebileceğini söylüyor ve yolculuğa farklı yerlerde devam ediliyor.Fakat neredeyse bu olay kadar üzücü olan diğer bir konu ise uçağın çıkışında yaşanıyor. Arkadaşım koşarak kabin memuru kadına olayı anlatıyor. Ancak kabin memuru suçlanan yolcu ile ilgili bir işlem yapamayacağını zaten yolcunun fotoğrafları çoktan silmiş olacağını ve arkadaşımın başına geleni kanıtlayamayacağını söylüyor. Ardından en fazla olayı hava yolu şirketine raporlayabileceğini ancak oradan da bir şey çıkmayacağını belirtiyor. Tam bunlar konuşulurken uçağın çıkış kapısına Arap asıllı tacizci yolcu yanaşıyor ve arkadaşımın derdini anlatmaya çalıştığı kabin memuru hanımefendiye İngilizce “İyi akşamlar’’ diyor. Kabin memuru da yolcuya gülümsüyor ve bir kadının izinsiz fotoğraflarını çeken, uçakta uygunsuz hareketlerde bulunan sapık zihniyetli bir kişi güvenliğe bile haber verilmeden, memleketimiz İzmir sınırlarından içeri girmek üzere uçaktan iniyor.
Arkadaşım yana yakıla bahsettiği kişinin o olduğunu söylese de kabin memuru elinden hiç bir şey gelmediğini söylüyor ve Arap asıllı yolcuyu gülücükler içinde uçaktan uğurluyor. Arkadaşım kabin memurunun, uçaktaki diğer yolcuların ve hostun bu inanılmaz tepkisizliği karşısında ve günümüzde okuduğumuz taciz haberlerinde adaletin ne denli yerini bulduğunu düşündüğünde güvenliklere sığınmaktan da vazgeçiyor ve korkudan evine taksiyle ve takip edilme ihtimalinin paranoyası ile dönüyor. Sizin anlayacağınız yerden binlerce feet yükseklikte yaklaşık 150 kişinin doldurduğu bir uçakta küçük bir Türkiye panaroması yaşanıyor ve sosyolojik açıdan baktığımızda Türkiye’de kadın olmanın çok da kolay olmadığını anlıyor, taksiye binip korkarak evinize doğru ilerliyorsunuz...