Sevgili okurlar, bugün sizleri bir düşünce deneyine davet ediyorum. Haydi, bir zaman makinesiyle belediyelerin şehirleri yönetmediği bir dünyaya gidip, neler olabileceğini keşfedelim istiyorum… Hep yermek değil, biraz da varlığını hatırlamak gerekiyor, değil mi?

Haydi, arkanıza yaslanın, gözlerinizi kapatın ve uzun uzun düşünün… Turuncu renkli bir balon zihninizde oluştuysa, emniyet kemerlerinizi de sıkı sıkı takın: Başlıyorum…

Belediyeler olmadan trafik lambaları kendi başlarına karar vermek zorunda kalır. Sabah saatlerinde hepsi aynı anda yeşil ışık yakar, akşamüstü trafik sıkıştığında ise kırmızı ışıkları sonsuza dek yanık bırakırlar. Sonuç olarak, şehir sakinleri trafikte sonsuz bir çember içinde döner dururlar.
Parklarda belediyelerin eksikliği, sıra dışı piknik maceralarına yol açar. Örneğin, parka gelenlerin yanlarında getirdikleri çim biçme makineleri ve havuzlarla parklar kısa sürede saçma sapan bir hale gelir. Bir sonraki adım, herkesin kendi gölünü kazması olabilir!

YÖNÜMÜZ ŞAŞAR A DOSTLAR!

Belediyelerin olmadığı bir dünyada sokak isimleri ve bina numaraları tamamen sakinlerin inisiyatifine bağlıdır. Sonuç olarak, herhangi bir adrese ulaşmak için kuryelerin ve misafirlerin hazine avı benzeri bir maceraya atılması gerekir. "Evet, doğru yerdeyim, bu Serçe Sokak 23. Ev" demek pek kolay olmayabilir!
Belediyeler olmadan çöp toplama ve geri dönüşüm işleri sakinlerin kendi sorumluluğunda olurdu. Bu durumda, mahallelerde kendi çöp kamyonlarına sahip olma yarışı başlar ve bazı ev sahipleri, çöplerini dağınık bir şekilde değil, olimpiyat seviyesinde bir sıralamayla bekletirler. Belediyeler olmadan, yol bakımı ve tadilatı komşular arasında bir "kim yapacak?" tartışmasına dönüşebilir. Herkes yol önündeki sorumluluğunu üstlense de sonunda komik bir şekilde "ben senin yolumu yaptım, sen de benimkinin üstüne düşer misin?" türü anlaşmazlıklar ortaya çıkabilir.

KAOTİK ŞEHİR İS-TE-ME-YİZ

Belediyelerin olmadığı bir dünyada, yangın söndürme ve acil tıbbi yardım gibi kamu hizmetleri ciddi sıkıntıya girebilir. Herkes kendi yangın söndürme ekipmanını ve ilk yardım kitiyle hazırlıklı olmak zorunda kalabilir. Ayrıca, komşular arasında "Sokağımızda yaşanan acil durumlarda kim aranmalı?" konusunda yaşanan belirsizlikler de kaçınılmaz olurdu. Belediyelerin olmadığı bir dünyada, şehir planlaması ve estetik tamamen bireylerin zevklerine ve hayal güçlerine bağlı olabilir. Sonuç olarak, her türlü mimari stil karışımıyla dolu, sıra dışı ve belki de kaotik bir şehir manzarası ortaya çıkabilir.

Sevgili okurlar, belediyelerin şehirlerimizde ne kadar önemli bir rol oynadığını görüyoruz. Bu aralar İzmir’deki başkanlarımız biraz zor bir süreçten geçiyor, onları da anlamalı hep eleştirmek yerine bazen de destek olmalıyız. Onların varlığı, düzeni ve yaşam kalitesini sağlamada kritik bir rol oynuyor. Şimdi gerçek dünyamıza geri dönme vakti geldi. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, keyifli günler dilerim! Umuyorum eğlenceli bulmuşsunuzdur! Sevgi ve selamlarımla…