Putin, 1998 - 1999 yıllarında, Rusya Federal Güvenlik Servisi'nin başkanlığını yaparken, aynı zamanda, Sovyetler Birliği sonrasındaki yeni Rusya'nın politbürosu olarak da adlandırılan Rusya Güvenlik K...
Putin, 1998 - 1999 yıllarında, Rusya Federal Güvenlik Servisi'nin başkanlığını yaparken, aynı zamanda, Sovyetler Birliği sonrasındaki yeni Rusya'nın politbürosu olarak da adlandırılan Rusya Güvenlik Konseyi'nin sekreterliği görevini yürütür. Putin, 9 -16 Ağustos 1999 tarihleri arasında başbakan yardımcısı ve başbakan vekilliği, 16 Ağustos 1999’dan itibaren başbakan olarak görev yapmaya başlar…
Devlet Başkanı Boris Yeltsin'in 31 Aralık 1999'da istifa etmesinin ardından, Anayasa gereği, üç ay içerisinde devlet başkanlığı seçimi yapılıncaya kadar bu görevi vekâleten üstleniyor... Boris Yeltsin’in desteklediği ve halefi olarak gösterdiği Putin, Rusya'da yapılan başkanlık seçimlerinde yüzde 50'nin üzerinde oy toplayarak, birinci turda devlet başkanı seçiliyor. 7 Mayıs 2008'de görev süresi doluyor. Yerini yeni devlet başkanı Dimitri Medvedev'e bırakıyor ve tekrar Rusya'nın başbakanlığı görevini üstleniyor...
Devlet Başkanı Dimitri Medvedev 4 Mart 2012'de üçüncü kez ve yüzde 63,6 oyla Rusya Devlet Başkanı seçilir… Putin, devlet başkanlığına iktidardaki Birleşik Rusya Partisi'nin adayı olarak seçilmiştir. Medvedev’in görev süresinin dolmasından sonra başkanlığındaki hükümet de bu parti tarafından kurulmuştur. Ancak Putin ile Medvedev arasında önemli siyasi görüş farklılıkları bulunmaktadır. Medvedev, Sovyet dönemine hiçbir şekilde ilgi göstermezken, Putin pek çok kez Sovyet dönemini öven konuşmalar yapmıştır. Putin, “Sovyetler Birliği'nin dağılması 20’nci yüzyılın en büyük trajedisidir” ve “Elimde olsa Sovyetler Birliği’nin dağılmasını engellerdim” diye konuşmalar yapıyordu...
Ülkesindeki farklı siyasi eğilimleri uzlaştırmaya çalışan Putin genel olarak batıya düşman olmayan, ama batıya karşı da Rusya'nın menfaatlerine öncelik veren bir lider olarak ön plana çıkıyor. NATO’ya karşı ve etrafındaki Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra NATO’ya katılan ülkeleri tasvip etmeyen. Ukrayna’nın da batıya yanaşması ve Moskova’ya sınır olan Ukrayna’nın NATO üyeliğine de bu nedenle karşı çıkmasıdır. Son kalesi Ukrayna’ya bu nedenle karşı çıkıp karşısında ısrarlı duruş sergileyen Ukrayna, batının ve NATO’nun cesaretlendirilmesiyle, Putin, Rusya Ordusuna saldırı emrini verdi…
Post - Sovyet ve ulusalcı politikayla Rusya'ya yeni bir ivme kazandırmaya çalışmaktadır. İdeali, komünist rejim olmadan Rusya'ya Sovyet gücünü tekrar kazandıramaya çalışıyor. Bu nedenle, komünizmi dışladığı için komünistler tarafından eleştirilen Putin, “liberal politika” tabirini de pek kullanmaz…
Oligarklara savaş açtığı için de liberal kesimin saldırısına maruz kalmaktadır. Ancak iktidarı süresince uyguladığı ekonomik kalkınma politikası halkın desteğini almıştır. Uluslararası politikada eski Sovyet Cumhuriyetlerine tekrar hâkim olmaya çalışmakla suçlanan Putin, bu konudaki sarsılmaz eğilimini Ukrayna operasyonunda da gösterdi... Rusların yoğun olarak yaşadığı ve “tarihi eski Rusya” olarak adlandırılan Doğu Ukrayna'da hâkimiyet kurma çabasıyla son gelişmelerin tetikleyicisi oldu…
Rus nüfusun yoğun olduğu bu topraklarda Rusların güvenliğini temin etme amacında olduğunu ileri sürmektedir. Şimdi dünya, onun bu amacını nerelere kadar götüreceğini soluksuz izlemeye devam etmektedir. Ne ABD ne AB Ülkeleri, nede NATO’nun gücü Putin’i durdurmaya yetmediğini Ukrayna savaşında gördük…