Berlin'de dünyaca ünlü Pergamon Müzesi'ni ziyaret ettiğimizde "Bergama'nın neredeyse havasıyla suyunu getirmemişler buraya" demiştim. Sadece Zeus Sunağı değildi müzede gördüğümüz. Başta Bergama'dan, Magnesia (Germencik) ve Priene'den (Söke), Knidos'tan (Datça), Didim Apollon Tapınağı'ndan olmak üzere Anadolu topraklarından sökülüp müze binasında büyük bir gururla sergilenen irili ufaklı çok sayıda eserimiz yer alıyordu. Anadolu’nun zenginliğine bir kez daha hayran kalmış ama yitirdiklerimiz için hüzünle ayrılmıştık müzeden.

03 Berlin Pergamon Müzesi Zeus Altarı
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü, Haziran ayında yaptığı açıklamada 2018 yılından bu yana yasa dışı yollarla ülkemizden yurt dışına çıkarılan 7 bin 824 eserin Türkiye'ye getirildiğini, bu eserleri dedektif titizliğinde izlediklerini açıkladı. Bu açıklama bana kısa bir süre önce iş insanı büyüğümüz Aslan Önel’in armağanı olan "Anadolu'nun Gözyaşları" kitabını anımsattı. Pergamon Müzesi'ni gezerken hissettiğim hüznü kitabı okurken bir kez daha yaşadım. Yaz tatili nedeniyle  yurt dışına gitme planı yapan vatandaşlarımızın, gidecekleri ülkelerin müzelerini ziyaret etmeden önce bu kitabı okumuş olmalarını diledim.  

İstanbul  Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesi mezunu, araştırmacı yazar Yaşar Yılmaz'ın 2015 yılında yayımladığı kitap, kültürel mirasımıza meraklıların yanı sıra araştırmacılar ve akademisyenler için de oldukça değerli bir çalışma. "Anadolu'nun Gözyaşları" 1830-1922 yılları arasında, Anadolu'nun çeşitli bölgelerinden "farklı yöntemlerle" götürülmüş, günümüzde Avrupa ve ABD'deki müzelerde sergilenen tarihi eserlerimizin, bugüne dek hazırlanmış en kapsamlı envanterini sunuyor. 

02 Yaşar Yılmaz
Amatör bir ruhla yola çıkan, elindeki fotoğraf makinesiyle sıradan bir ziyaretçi olarak dünya müzelerini açılış saatinden kapandığı saate kadar yavaş yavaş dolaşan ve bize ait eserleri kaydeden Yaşar Yılmaz'ın araştırması yaklaşık üç yıl sürmüş.  Yılmaz, kitabın önsözünde müzeleri gezerken karşılaştığı ilginç bir detaya da yer vermiş:

"Uluslararası sözleşmelere göre müzeler eserleri nereden geldiğini belirterek sergilemek zorundalar. Bazı müzeler bu kurala uymaz. Uyanlar ise eserlerimizin altındaki açıklamalarda, eserin geldiği yer olarak genellikle, Turkey, Asia Minor, Anatolia, East Greek gibi kelimeler ya da Balbura, Kremna, Kyzikos gibi antik kentlerimizin adlarını yazmakla yetinmişler. Bu sorun, antik kentlerimizin adlarını bilmek ve hepsini hatırlamakla çözülebilirdi. Büyük bir rastlantıdır ki; bir önceki kitabım 'Türkiye'nin Antik Kentleri'nde antik kentlerimizden 118'inin tarihçesini yazmış olmam, kent adlarını hatırlamamı , eserlerin altına sadece antik kentlerimizin adını yazmış olsalar bile, o eserlerin bize ait olduğunu anlamama ve gözden kaçırmadan kaydetmeme katkı sağladı." 

Yaşar Yılmaz, yaptığı araştırmada Batılı ülkelerden ABD, Avusturya, İngiltere, Almanya, Fransa ve Yunanistan'ı kendi girişimleriyle Anadolu'dan eserler taşımış ülkeler olduğunu saptamış. Yılmaz'a göre Hollanda, Danimarka, Vatikan ve Rusya gibi ülkeler ise eserlerin çoğunu Anadolu'da kazılar yapmak yerine dolaylı yollarla elde etmiş.  

Kitapta müzelerin yer aldığı ülkeler, şehirler alfabetik olarak yer almış. Ayrıca bu ülkelerin Anadolu'da yaptığı kazı çalışmaları, eserlerin ülkemizden çıkarılış hikayeleri, bu süreçte onlara yardımcı olan kanun adamları, arkeologlar adeta nokta atışıyla verilmiş. 

Türk arkeoloji dünyası için büyük önem taşıyan Osman Hamdi Bey'in adının da kitapta sık sık geçtiğini belirtmekte yarar var. İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin müdürü, ressam, Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nin kurucusu Osman Hamdi Bey'in farklı yönlerine de değiniyor kitap. Yaşar Yılmaz'ın "Anadolu Antik Tiyatroları" adını taşıyan kitabının yanı sıra tarihi eserlerimizin en yoğun şekilde yurt dışına götürüldüğü dönemde tek yetkili kişi olan Osman Hamdi Bey'in tutumunu belgeler ışığında incelediği "Osman Hamdi Bey'in Öteki Yüzü" adlı bir araştırması da bulunuyor.

ANADOLU ESERLERİ

Kitapta Anadolu'da yaşamış Hititler, Likyalılar, Karyalılar, Urartular, Doğu Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar'a ait binlerce eserin bugün yurt dışında, o çok ünlü müzelerde sergilendiğini göreceksiniz. 

Kitabın sunuş yazısında Mimar Doğan Hasol, "Aslında, eserlerin bir ülkeden kaçırılması örgütlü talandır; örgütlü suçtur. Eserlerin öz toprağına iadesi gerekmez mi? Bir kabule göre Batı, hukuka saygılıdır. Ne var ki, tarihsel olaylar ve yaşanan deneyimler bizlere Batı'nın kırmızı çizgilerinin, kendi çıkarlarının sınırlarıyla belirlendiğini anlatır. Gerçekçi bir bakışla, sorunun çözümünün kolay olmadığı açıktır" diyor.

Sorun gerçekten de büyük ve öyle görünüyor ki çözümü bir hayli zaman alacak. Ancak yazar Yaşar Yılmaz bu topraklara ait tarihi eserlerin pek çoğunun zamanla geri döneceğinden emin. Bunun için sadece yeni kuşakların azıcık daha cesur olmalarının yeterli olacağını belirtiyor. Benzer sorunlar yaşayan ülkelerle birlikte hareket etmelerinin çözümü kolaylaştıracağı görüşünü dile getiriyor. 

İlk kez 2015 yılında YEM Yayınları'ndan çıkan kitap 2015, 2018 ve 2020 yılında yeniden basılmış. Kitabın genişletilmiş beşinci baskısı ise Anadolu Kültürel Girişimcilik tarafından yayımlanmış. Dünyanın ünlü müzelerinde ve koleksiyonlarında yer alan bine yakın renkli fotoğraf, gravür ve belgeyi içeren kitapta yer alan fotoğraflar Yaşar Yılmaz tarafından çekilmiş. 

Müzelerde yer alan eserler arasında basit mutfak gereçleri de var, eşsiz mücevherler de. Dev boyutlu anıt mezarlar, figürinler, lahitler, gümüş kaplar, mozaikler, halılar, çiniler, savaş aletleri gibi onbinlerce eseri izlerken Anadolu'dan, anavatanından koparılan eserlerin gözyaşını görüyorsunuz adeta. Her bir eserin altında esere ilişkin bilginin yanı sıra, kaç yılına ait olduğu ve müzenin envanterine ne zaman kaydedildiği bilgisi de yer alıyor. 

Kitaba ismini veren Anadolu'muzun gözyaşlarının Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü'nün paylaştığı güzel haberlerle sona ermesini ve her biri çok değerli olan kültürel mirasımızın ülkemize tek tek geri verilmesini ümit ediyorum.

Celcus Kitaplığı'nın esin perileri Viyana'da

Kitabı incelerken İzmir'den, Ege Bölgesi'nden götürülen eserler özellikle dikkatimi çekti. Almanlar'ın Bergama'dan götürdükleri eserleri sergiledikleri Berlin'deki Pergamon Müzesi'nin yanı sıra Avusturyalılar'ın 120 yılı aşkın süredir kazdıkları Efes'ten götürülen eserleri  Viyana'daki Efes Müzesi'nde sergiledikleri eserleri inceleyince içim acıdı.  Efes'teki dünyaca ünlü Celcus Kitaplığı'nın cephesinde yer alan dört mermer esin perisi yontusunun orijinalinin Viyana'daki bu müzede sergilendiğini ve günümüzde Efes'te yerinde sergilenenlerin alçı kopyalar olduğunu ise üzülerek öğrendim. Almanlar'ın ve Avusturyalılar'ın kaçırdıkları eserleri sergilemek üzere "Ephesos" ve "Pergamon" adını taşıyan müzeler açmalarına bir kez daha şaşırdım. Kültürel mirasımıza ilişkin önemli bilgiler içeren  kitabı okuduktan sonra, yurt dışındaki müzelerde gördüğünüz eserlere eminim daha farklı bir gözle bakacaksınız.