Kesinlikle ülke ismi zikretmiyorum. Peşin peşin anlaşalım. Ben olan biteni, kafamdakileri yazayım bu ülkenin neresi olduğuna siz karar verin.
Bir zamanlar Asya ve Avrupa’nın ortasında 3 tarafı denizl...
Kesinlikle ülke ismi zikretmiyorum. Peşin peşin anlaşalım. Ben olan biteni, kafamdakileri yazayım bu ülkenin neresi olduğuna siz karar verin.
Bir zamanlar Asya ve Avrupa’nın ortasında 3 tarafı denizlerle çevrili, Cennet gibi bir ülke varmış. 9 bin yıllık bir ‘Millet’in kurduğu bu ülke bağımsızlığını kazanırken 7 düvelle savaşmış, imkânsızlıklar içerisinde zaferler kazanmış. Dünyanın örnek aldığı bir liderin öngörüleriyle çağdaş bir devlet haline gelmiş, yokluklardan zaman içerisinde 80 milyonu aşkın nüfusu ve güçlü ordusuyla dostlarına güven düşmanlarına korku salan bu ülke uzun uzuuun yıllar basiretsiz yöneticiler tarafından yönetilmiş. Bu uzuuuuun yıllar en az 50-60 sene imiş. (Aman yanlış anlaşılmasın belli bir dönemden bahsetmiyoruz)
TALİHSİZLİKLER!
Zengin doğal kaynakları, çalışkan insanları, pırıl pırıl gençleri ile yarınlara umutlu bakan bu ülke maalesef arka arkaya talihsizlikler yaşamış. Önce büyük bir deprem yaşamış, binlerce insanını yılların ihmali ve doğaya karşı yapılan konutların altında kaybetmiş. Arada çok sayıda irili ufaklı felaketleri bir şekilde atlatan bu ülkede olmayan kalmamış. Madencileri toprak altında kalmış, çeşitli kentlerinde depremler yaşanmış. Çok kişinin can verdiği trafik kazalarından bahsetmiyorum bile. Ortadoğu’da olan bitenler nedeniyle milyonlarca insanın göç ettiği ülkede mültecilerin durumunu tartışanların ırkçı ilan edildiği de oldukça ilginç geliyordu bazılarına. Arada post moderninden eski usulüne kadar bir elin parmakları kadar darbe gören bu milletin evlatları bir de hain kalkışma bastırmış. Kahramanca tankların karşısına dikilmiş, tertemiz alınlarından vurulmuş, bir hilal uğruna canlarından olmuş. Daha tamam bu beladan kurtulduk, artık ülkemiz kimse tutamaz derlerken bu defa da tüm dünyayı etkileyen salgın illetiyle yüz yüze kalmışlar. On binlerce insanlarını bu garip illete kurban vermişler. Ekonominin yokuş aşağı gittiği bu ülkede iş insanları bile enflasyondan şikayet ederlermiş. Bu yeşil ülkenin ormanları doğa ve millet düşmanları tarafından tutuşturulmasın mı? Günlerce yüreği kanayan bu uçaksız ülkenin insanları bin bir zorlukla alevlerin hakkından gelebilmişler. Daha yangınların yorgunluğu bitmeden sel felaketi yaşanmasın mı? Adı sel felaketi ama doğrusu insan felaketi. Neden mi? 400 metrelik dere yatağına yüzlerce konut doldurarak 14 metreye indirirsen, azgın sulara da onlarca insanını kurban verirsin. Bu birazda koskoca otoyolun yağışlarla çökmesi ve otoyolu yapanların ‘Üzerinden araç geçti’ demesine de ne kadar benziyor değil mi? İklim Krizi adı altında gelen tehlikenin aslında iklimlerle oynayan doğaya muhalefet eden İnsan Krizi olmadığını kim söyleyebilir. Yine de fıtratı gereği dimdik ayakta duran ve geleceğe umutla bakmayı sürdüren güzel ve yalnız ülke kimlerin dualarıyla ve kimlerin yüzü suyu hürmetine ayakta durabiliyor varın orasını siz tahmin edin.
Ezcümle: Burada ismini vermediğimiz toprağı sıksan şüheda fışkıracak bu ülkenin güzel evlatlarına naçizane tavsiyem: Verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı!