Bundan tam 3 gün önce oturdum, ‘Bu haftanın köşe yazısını erken erken yazayım’ diye düşündüm. Çünkü uzun zamandır aklıma takıl...

Bundan tam 3 gün önce oturdum, ‘Bu haftanın köşe yazısını erken erken yazayım’ diye düşündüm. Çünkü uzun zamandır aklıma takılıyordu şu düğün merasimleri… Yaklaşık son 7 aydır hepimizin ana gündem maddesi korona… Virüsle yatıyor, virüsle kalkıyoruz. Tüm bunlara rağmen herkes bir nişan, kına ya da düğün yapma derdinde… Daha önceden yazıp şimdi ise çöp kutusuna gönderdiğim köşe yazımda da tam da bundan bahsediyordum. Hatta yakınlarımla birlikte bu konuyu konuşmuş, bu merasimlerin en azından bu sene için iptal edilmesi gerektiği fikrinde olduğumu söylemiştim. Ah be kızlarım, güzellerim! Bir seneden çok bir şey olmaz ki… Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca, benden çok yaşayacak kesin. Önceki gün son gelişmeler hakkında bilgiler paylaştı. Birinci dalganın ikinci zirvesini yaşadığımızı belirten Koca, ayrıca düğün merasimleri hakkında da şu açıklamalarda bulundu: Tavsiyemiz düğünlerin nikah tarzında olması, nişan, kına gibi etkinliklerin yapılmaması. Bütün Türkiye’de düğünlerle ilgili organizasyonun daha çok nikah tarzında olması, yemekli organizasyonda olmaması, nişan, kına gibi etkinliklerin yapılmaması şeklinde Bilim Kurulumuzun önerisi oldu, sünnet düğünleri de dahil olmak üzere… İnsanın ‘Hay ağzınız bal yesin!’ diyesi geliyor… Kısacası uzun zamandır beklediğimiz karar sonunda gelmiş oldu, pek de güzel oldu! Şimdi bana güzellerim kızacak ama… Anacığım vallahi ben de üzülüyorum bakın, yemin ederim... Ama virüs gelmişse başa kır kazığını evinde, otur aşağıya... Elbet geçecek önce biraz sabır gerekecek... Dedim ya, ben de üzülüyorum; hele hele o rengarenk kına geceleri aklıma gelince için burkuluyor... "Kınayı yakmışlar geline hazırlanmış gidiyor evine" diye diye dolaşasım geliyor. Sonra diyorum ki: Aman ya o gelin virüsle gitmesin evine! Biraz önce de dediğim gibi ya vuslatı ertelemeli ya da "Nikah bize yeter" demeyi bilmeli... Kız söz, bu virüs bitince hep birlikte meydanlara çıkar davulla zurnayla atarız göbecikleri... Hem bir gün yıl olacak 2070... Gözünüzü sevem o çağın pille çalışan bebelerine güldürmeyin bizi… 50 sene ileriye gitmişken... Hani zamanında Nazım demiş ya: "Ve toz oluyorum yaşıyorum yanında senin. Sonra, sen de ölünce kavanozuma gelirsin. Ve orada beraber yaşarız külümün içinde külün ta ki bir savruk gelin yahut vefasız bir torun bizi oradan atana kadar..." Acaba o yıllar geldiğinde şimdi uğruna savaşlar verdiğimiz şenlik ya da düğün diye bir kavram kalacak mı? Beyaz gelinlik hayalleri, düğün çerezi, damat tıraşı... Ya da ne bileyim en azından yeni bir evin tatlı telaşı... Nazım'ın da dediği gibi Ya torunlar bizden de vefasız çıkarsa... Ya da teknoloji çok gelişir düğünler de kapsül içine sığarsa? Bilinmez... Şimdilik oğlan bizim, kız bizim önce bir virüs gitsin sonra damat halayı...