Geçtiğimiz hafta bir İngiliz ile sohbet imkanı buldum. Kısa sohbetin konusu çevre duyarlılığı idi. Bana ülkemizi çok beğendiğini, uzun yıllardır sıklıkla beğendiği sayfiye bölgelerinde ev kiraladığını...
Geçtiğimiz hafta bir İngiliz ile sohbet imkanı buldum. Kısa sohbetin konusu çevre duyarlılığı idi. Bana ülkemizi çok beğendiğini, uzun yıllardır sıklıkla beğendiği sayfiye bölgelerinde ev kiraladığını anlattı. Çeşmemiz’de oldukça uzun zaman geçirdiğini söyledi. Çevreyi kirletenlere kızmıştı. Bozuk yapılaşmadan bahsetti. Oysa oldukça çirkin, vasıfsız ve hatta deniz kıyısında birçok imar kanunumuza aykırı bir binada oturuyordu. Sohbetin ortasında bana dönüp dürüstçe ve nazikçe bu coğrafyayı hak edip etmediğimizi sordu. O anın şokunu üzerimden atmam birkaç saniye sürdü. Güldüm. İngiltere’de elektrikli araçların iyiden iyiye yaygınlaşmış olduğunu söyledim. Evet dedi, benim aracım da yeni çıkan hibrit modellerden. Aracının elektrik bataryasının muhtemelen Kongo’da üretildiğini biliyor musun, dedim, yüzündeki gülümseme kayboldu. Ve bataryan birkaç yıl sonra öldüğünde muhtemelen Malezya’da bir yere gömülecek dedim. Gayet akıllı ve kültürlü adam, nereye varmaya çalıştığını anladım, haklısın, dedi.
Evet bizler onların dünyanın her yerine vermiş oldukları tahribatı vermedik. Biz coğrafyasında henüz bazı kavramları oturtamamış bir toplum olarak hatalı şehirleşiyoruz. Ancak verdiğimiz zarar kendimize ve kendi geleceğimize. Gelişmiş ülkelerin dünyamıza vermiş oldukları geri dönülemez tahribat ile kıyaslanamaz. Ve toplumumuz giderek daha fazla bilinçleniyor. Çevre kanunlarımız, imar kanunları hakkında her geçen gün daha fazla bilgi sahibi oluyor. Bodrum Kent Konseyini takip ediyorum. Birçok belediyenin henüz adım dahi atmadığı işler başarıyorlar. Atık ayrıştırma seferberliği organize ediyorlar. Tüm mahallelere atık yağ üniteleri yerleştiriyorlar. Kağıtlar, alüminyumlar, plastikler, camlar, biyolojik atıklar ayrı ayrı toplanıp, dönüşüm tesislerine gönderiliyor. Bir yandan halkın bilinçlenmesi, atık malzemeleri ayırıp doğru yere atması konusunda çalışıyor, diğer yandan yerel yönetimin mesuliyetlerini yerine getirmesine yardım ediyorlar. Bodrum halkının, bilinçli insanlarımızın başarısını, duyarlılığını takdirle izliyorum. İzmir henüz kaynağında ayrıştırma yasası hakkında elle tutulur bir çalışma gerçekleştiremedi. Kent Konseyimiz de, asıl misyonlarından uzak ve oldukça vasıfsız kaldı. Birtakım tele konferanslar ile çevrecilik oynamaya devam ediliyor. Bu esnada sokakta her zaman aynı yüzleri göremeye devam ediyoruz. Yıllar yılı bildiğimiz dar gelirli amcalar, teyzeler hatta çocuklar, çöp konteynerlerini kurcalamaya, plastik ve kağıt toplamaya devam ediyorlar. Seçimler öncesi bunlar hakkında Belediye kadrolarına alınacakları vaatlerini sıklıkla duyarız, seçim sonrası unutulan vaatler. Bildiğim kadarıyla ülkemizde sadece Ankara Çankaya belediyesi bu insanları belediye kadrosunda, atık toplama ayrıştırma biriminde istihdam etti. İzmir’de halen atık yağlarımızı atacak ünite bulmakta zorlanıyoruz. Çöp dönüşümü ile de ciddi bir çalışma yapılmadı. Bahçe budama atıklarının kompost ve malç malzemeye dönüşmesi sözü verileli çok oldu. Ancak bu konuda da çalışma kaydedilmedi. İzmir çöp yakarak enerji üretimi teknolojisini edineni çok olmadı. Ancak halen kullanılabilir ve dönüşebilir malzemelerin kıymetini ve önemini göz ardı etmeye devam ediyor. Ülkemizin birçok yerinde, çok başarılı çalışmalar devam ediyor. Sanıyorum bizler modern kentimizin önder ve hatta örnek olmasını arzuluyoruz. Yapılan işler bizim kapasitemizdeki bir kente gülünç kalıyor. Yine de İngiliz’in idrak ettiği ama sandığının aksine bizler, muhteşem bir tabiatta yaşadığımızı biliyoruz ve ona layık olmak için elimizden gelen çabayı sarf ediyoruz. Çünkü biz Sentetik Çevreci değiliz!