Gelişen dünya, popüler kültür ve metropollerde yaşam ile beraber, bireysel alanlar apartmanlara, sitelere dönmüştü. Mahalle bakkalları yerini alışveriş merkezlerine bırakmıştı. Birbirinden farklı konu...
Gelişen dünya, popüler kültür ve metropollerde yaşam ile beraber, bireysel alanlar apartmanlara, sitelere dönmüştü. Mahalle bakkalları yerini alışveriş merkezlerine bırakmıştı. Birbirinden farklı konular için farklı mesafeler kat etme zorunluluğu, zamana karşı yarış giderek daha büyük sorun olmaya başlamıştı. Bunlara şehirler içinde trafik yoğunluğu, park ve güvenlik sorunları da eklenmişti. Birçok şeyin Çok daha fazlasını emniyetli ve sağlıklı ortamlarda bir arada bulmak, hayatı hızlandırmak ve kolaylaştırmak ihtiyacı doğurmuştu.
Bina veya tesisin içinde, bu önemli eksiklik neden yok, onu da bunu da ilave edelim fikirleri tırmandı. Aynı alanda iş yeri ve ikamet, aynı alanda alışveriş imkanı ve sosyal tesisler, aynı alanda günlük konaklama, misafir ağırlama, yeme içme eğlenme alanlarını kurgulayan bugün rezidans dediğimiz sistemler oluşmaya başladı.
Büyük şehirlerde, bu trend neredeyse kendiliğinden gelişerek, imar ve inşaat sektöründe evrimini tamamladı. Kendi başına bir şehir, bütünüyle yaşam alanı kurgulanmış komplekslere dönüştü. Bu olgu şekillenirken, her adımda daha lüks daha yüksek gelir seviyesi hedef alındı. Kendi içinde kıran kırana savaşan bir rant arenasına dönüştü.
Diğer tarafta, site ve apartmanlarda dahi karşımıza çıkan, hatta sitenin veya apartmanın hacmi büyüdükçe artan diğer sorunlar bu yeni olgu içinde yok edilmiş varsayıldı.
Pandemi süreci bu sorunları tırmandırdı. Birbirini hiç tanımayan yüzlerce insanın bir arada yaşadığı, binlerce insanın girip çıktığı devasa bloklar içerisinde bireysellik bir kat daha artmış oldu. Hepsi birbirinden varlıklı güçlü İnsanlar tercih ettikleri ultra lüks hapishanelerine hapsoldular.
Büyükşehir ve metropollerden kaçma, daha kişisel, doğaya daha yakın alanlara kaçma eğilimi yükseldi. Pandemi ile beraber, dünya genelinde en çok ilerleyen ve prim yapan sektörlerden biri bu nedenle evsel kullanım amacına uygun tekneler edinmek, dolayısı ile yat sektörü ve marinalar olmuştur.
Metropollerdeki imar planları, birçok farklı kullanım amacındaki binaları inşa edebilmeye uygundu. Ancak, tabiatla iç içe olmak üzere yine rezindans tarzını kurgulamak, aslında çok da mümkün görünmüyordu. Çünkü büyükşehirlerden uzakta yer alan sahil bandı, sayfiye kasabaları, ilçeler köyler, belli başlı koruma kanunlarına tabi alanlardır.
Kıyıların korunması hakkında kanun, bakanlar kurulu kararları ile yalnızca turizme ayrılmış bölgeler, tarım bölgeleri, sit dereceleri ile korunmuş alanlar, koruma altındaki doğal yapılar gibi ulusal ve uluslar arası kanunlar kapsamında yapılaşmaya kapatılmış yerler rezidansın olgusunun yüksek rant beklentilerine aykırı durumdaydı. Belli metrekareler üstüne çıkılamaz, birçok farklı kullanım amacına aynı anda hizmet edemezlerdi. Yeterince kapsamlı, lüks ve büyük yapılmadıkları durumda, aynı konsepte hizmet edemeyeceklerdi.
Bu nedenle yalnızca turizm imarına ayrılmış bölgeler, yani iç ve dış piyasa turizm hareketinin gecelik günlük konaklama ihtiyacına hizmet etmesi öngörülen alanlarda, yine turizm işletme ruhsatı alarak rezidans üretimine koyulma eylemi aldı yürüdü.
Çeşme, Urla, Marmaris, Bodrum, Fethiye, Didim gibi sayfiye ilçeleri çarçabuk bu oluşum ile doldu. Yegane ruhsatlarında turistik tesis olarak görünen yapılar içerisindeki lüks bağımsız bölümler, turizm sektörünün kullanımından çıktı, apartmanlarda olduğu gibi kat irtifakı kurulmuş, müstakil tapular alınmış gibi kişilerin uhdesine geçmeye başladı. 2018 yılında yürürlüğe konan geçici 16. Madde de rezidansları kurtarmaya yetmedi.