Efes Selçuk Belediyesi'nin mübadelenin 100. yılı nedeniyle düzenlediği "mübadele seminerleri" kısa bir süre önce kitaba dönüştü. Projeyi gerçekleştiren yazar Semra Yeşil ve halk bilimci Kadri Dallı tarafından hazırlan kitap, “Yüzüncü Yılında Her Yönüyle Mübadele - Sandıklara Sığmayan Hayatlar” adıyla yayımlandı
Kitabın önsözünü kendisi de mübadil bir ailenin kızı olan Efes Selçuk Belediye Başkanı Filiz Ceritoğlu Sengel kaleme almış. Sengel, Türk-Yunan mübadelesinin, iki ülke tarihinde önemli bir dönemeç olduğunu ve kalıcı izler bıraktığını dile getiriyor. Mübadelenin iki komşu ülkenin tarihini paylaşanlar için hala çok anlamı olduğuna, bir sardunya kokusunda, bir sandık işlemesinde, bir Selanik türküsünde hala hissedildiğine dikkat çekiyor.
BARIŞ ÇABASI
"Elveda Makedonya - Bir Göç Hikayesi" kitabını 2021 yılında yayımlayan ve son dönemde çalışmalarını mübadele öyküleri üzerinde yoğunlaştıran yazar Semra Yeşil ile Yakın Kitabevi'nde buluştuk. "Sandıklara Sığmayan Hayatlar"ı, seminerleri ve kitabı konuştuk. 100 yıl önce, dönemin ruhu gereği zorunlu olarak yaşanan mübadelenin iki ülke halkı için büyük travmalara neden olduğunu belirten Yeşil, bu konuda yapılan her çalışmanın, barış adına çok önemli bir farkındalığa yol açtığını söylüyor.
Mübadelenin Ege'deki önemli duraklarından biri olan Selçuk'un tam bir mübadil kenti olduğunu anlatıyor Semra Yeşil. Efes Kent Belleği'nde yapılan toplantıların asıl amacının yüzyılımızın en büyük göç hareketi olan mübadelenin yeniden yaşanmaması için, insan yaşamlarında yarattığı olumsuz etkilerin gündeme getirilerek farkındalık oluşturulması olduğunu vurguluyor. Atina ve Selanik'te Mübadele Araştırma Enstitüleri'nin 1927 yılında kurulduğunu belirten Yeşil, Türkiye'de bu konuda açılmış bir enstitünün bulunmamasının büyük eksiklik olduğunu dile getiriyor.
Düzenlenen seminerlere gelen çoğu mübadil kentlilerin o günlere dair anılarını da dinlediklerini, yaşadıkları sıkıntıları hala unutamadıklarını söyleyen Semra Yeşil, göçten en çok etkilenen kesimin kadınlar olduğunun altını çiziyor. Bu seminerlerin çok ilgi gördüğünü ve sık sık "Neden İzmir'de de yapmadınız?" sorusuyla karşılaştıklarını belirten Yeşil, "İzmir'de de böyle bir etkinlik düzenlemeyi çok isteriz. Mübadele üzerine araştırılacak daha çok sayıda konu ve yanıtlanacak sorular var" diyor.
‘ETKİLERİ HER ALANDA’
Seminerlerde mübadelenin sosyolojik boyutlarını Dr. Engin Önen, psikolojik boyutlarını Kadri Dallı, Türk tarımına ve ekonomimize etkilerini Doç. Dr. Okan Ceylan anlatmış. Yazar Kemal Yalçın, mübadelenin Türk edebiyatındaki yerine değinmiş. Mübadelenin mutfak kültürümüze etkilerini, bugün hala sofralarımızda yerini koruyan lezzetleri ise bu konuda önemli araştırmaları olan Nejat Yentürk ve Aybala Yentürk dile getirmiş. Seminerlerde Kadri Dallı'nın işlediği konulardan biri de "mübadelenin Anadolu geleneksel dans ve müziğine etkisi" olmuş. Yeşil, kitapta Lozan Mübadilleri Vakfı Ege Bölge Temsilciliği Sanat Yönetmeni Yılmaz Demirtaş'ın da katkılı olduğu bu bölüme ilişkin müziklere ve video kayıtlarına kare kod yöntemiyle erişebildiğini anlatıyor.
Yazar Semra Yeşil, kitapta bu seminerlerde ele alınan konuların yanı sıra mübadeleyle ilgili henüz fazla bilgi bulunmayan birkaç farklı konuya da yer verildiğini belirtiyor.
“Yüzüncü Yılında Her Yönüyle Mübadele - Sandıklara Sığmayan Hayatlar” kitabında yazar Semra Yeşil'in seminerler dizisinde da anlattığı "Anadolu’nun Mübadil Kadınları" konusundaki yazısı ve daha önce yayımlanan "Ege'de Bir Tanrıça Şehri Selçuk Aslında Efes" kitabındaki öykülerden de bölümler yer almış. Efes Kent Bellleği Koordinatörü tarihçi Tolga Mert'in "Rumların Çirkincesi mübadil Türklerin Şirincesi" makalesine, mübadele öncesi ve sonrası Şirince'nin kısa öyküsüne yer verilmiş.
Mübadelenin 100. yılını geride bırakırken sandıklara sığdırılan hayatlar daha yeni yeni ortaya çıkıyor. Kitaptan da anlaşılan o ki, geride daha açılacak çok sandık, ortaya çıkacak çok öykü var. Araştırmacılara çok sayıda ip ucuyla yüklü bu değerli kitap Selçuk Efes Kent Belleği’nden sağlanabiliyor.
••••
Prof. Dr. Berrin Durmaz’dan gerçek bir öykü
“Bir mübadele ve mücadele romanı: Patriyot”
Mübadil bir ailenin üyesi Prof. Dr. Berrin Durmaz'ın küçücük bir bilgiye erişmek uğruna binlerce kilometre yol kat ettiği, arşiv ve belgeler üzerinde yaptığı uzun araştırmalar sonrası yayımlanan "Bir Mübadele ve Mücadele Romanı: Patriyot" Eylül ayında Meşe Kitaplığı'ndan çıkmıştı. Prof. Dr. Durmaz ile dostlukları Kriftsi-Grebene'de başlayan, Selanik'e, müthiş bir girişimcilik öyküsüyle NewYork'a, yıllar içinde İzmir, Isparta, Niğde Uluağaç ve Yeşilburç köylerine uzanan dedeleri Uzun Hüseyin ve Demir Ali'nin öyküsünü, "Patriyot" olmanın anlamını konuştuk.
HER MÜBADİL PATRİYOT DEĞİL
Patriyot'un anlamını soruyorum, "Patriot" kelimesinin İngilizce karşılığının "vatansever" olduğunu belirtiyor Prof. Dr. Berrin Durmaz. "Bizde anlamı 'hemşehri'dir ve köken olarak Yunanca 'Patriyotis: hemşehri, vatandaş' sözcüğünden alıntıdır" diye ekliyor. Patriyotların, Osmanlı döneminde Manastır vilayetinin Serfice sancağına bağlı, Nasliç ve Grebene köylerinde yaşayan Müslüman halkın etnik ya da kültürel adı olduğu bilgisini veriyor Prof. Dr. Durmaz ve sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Her mübadil patriyot değildir. Zira patriyotları diğer mübadillerden ayıran en önemli özellik ana dillerinin Rumca oluşudur. Rumeika ya da Patriyotça da denen Yunanca’nın farklı bir lehçesini kullanırlar. Türkiye’de daha çok Trakya bölgesi, Büyükçekmece’den Tekirdağ’a, çoğunlukla da Çatalca’da yerleştirilmişler. Ama onun dışında az da olsa Rumların mübadele ile terk ettikleri Türkiye’nin bir çok şehrine de yerleşmişler, Samsun, Niğde, Isparta, Antalya, İzmir… Aydın’ın Mursallı köyü tipik bir patriyot köyüdür mesela. 'Türkiye’deki Patriyot nüfusu ne kadar?' derseniz, herhalde 20 binden fazladır."
DEDEMİN KÖYÜ KRİFTSİ
Dedesinin mübadeleyle geldikleri köy olan Kriftsi, şimdiki adıyla Kivotos’a ilk ziyaretini 2008 yılında yapmış Prof. Dr. Berrin Durmaz. Bu ziyarette mübadeleyle gelenlerin listesine ulaşmış. Dönemin yerleşim planına göre yaklaşık olarak evlerin yerini saptamış. Daha sonra Selanik'te konuşmacı olarak davet edildiği bir toplantı bahanesiyle ikinci ziyaretini yapmış köye. Bu kez anne babasının da yanında olduğunu söylüyor Prof. Dr. Durmaz. Duygu yüklü bu ziyaretlerde çok sayıda kişiyle görüşüp anıları dinlemiş. Dedeleri 1906 yılında New York'a giden iki cesur delikanlı olan Prof. Dr. Berrin Durmaz, onların izini yıllar sonra bir dedektif gibi sürmüş. Yaptığı araştırmalarla Amerika'ya gittikleri geminin belgesini bile bulmuş. "Her iki dedemin de Balkan Savaşları'ndan önce, 1906 yılında New York’a gidişleri var. Dedemlerden tam 105 yıl sonra New York’taki Ellis Adası'na giderek onların izini sürmeye karar verdim" diyen Prof. Dr. Durmaz, heyecanla anlatıyor bu sürükleyici araştırmayı:
"Adadaki karantina binası şimdi müze olmuş; göçmen müzesi. Bilgisayar kayıtlarına geçirilmiş milyonlarca belge ve bilgi var. Dedemlerin tüm gemi kayıtlarına ulaştım, orada kalan büyük dayımın evlilik belgeleri ve mezar taşına ulaştım. Tabii ki Türkiye’de iskan edildikleri Yeşilburç - Niğde’ye de seyahatlerim oldu. Oradaki akrabalarımdan bir çok bilgi ve fotoğrafa ulaştım. Ankara’da Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü'ne gidip dedemlere ait, Türkiye’ye giriş belgeleri, mal tasfiye beyannamelerine ulaştım."
Araştırmaları sırasında en canlı bilgi kaynağının anne ve babası olduğunu belirtiyor Prof. Dr. Berrin Durmaz. "Bu işlere merak saldığımda birinci kuşak mübadil büyüklerimi ne yazık ki kaybetmiştim. Çok şükür ki şu anda sağ ve sağlıklı olan anne ve babamdan özellikle yaşam tarzları, gelenekleri, örf ve adetleri, düğün törenleri, hıdrellez şenlikleri, helva günleri, yemekleri ve pişirme teknikleri gibi konularda çok bilgi aldım" diye ekliyor.
Büyüklerinden dedelerinin lakaplarını öğrenen Prof. Dr. Durmaz, bu süreçte mübadeleyle ilgili ne bulduysa okumuş. Konuyu tek yönlü de araştırmamış. Anadolu’dan Yunanistan’a göçen Rumlar'ın mübadele sürecini de incelemiş. Yola çıkarken gelecek kuşaklara ailesi adına bir belge bırakmak istediğini de belirten Prof. Dr. Berrin Durmaz, "Onlar çok şeyler yaşadı, çok acılar çekti. Toplumumuzda uzun süre farkındalığı da çok fazla yoktu" diyor.
GEÇMİŞİ BİLMEK GEREK
Öğrencilerine stajlarda hep memleketlerini sorduğunu söylüyor Prof. Dr. Berrin Durmaz. "Önce memleketleri ile ilgili kısa bir kültür sınavı yaparım, daha sonra da kökenlerinde göçmenlik olup olmadığını sorarım. Amacım bu konudaki farkındalığı taze tutmaktır. Ayrıca 'geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez' mottomu empoze etmek, yaşadığı yerleri, geçmişi, tarihini iyi bilmelerini isterim" görüşünü paylaşıyor.
Üçüncü imza etkinliğini 25 Kasım 2023 Cumartesi günü Kuşadası Mübadele Evi'nde gerçekleştirdiği kitabının ata topraklarında da ilgiyle karşılandığını anlatıyor Prof. Dr. Berrin Durmaz, "Ata topraklarında da benzer çalışmalar var, onlarla bağlantı kurmaya başladım. Kitabımı istediler. Bakarsınız kitabımı Yunaca’ya çevirir, şahsen de giderek tanıtırım" diyor.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Durmaz, aile tarihini merak edenlere önce soyağacı bilgilerine ulaşmalarını, varsa ailenin en büyüklerini en kısa sürede ziyaret etmelerini öneriyor.