Meteoroloji Genel Müdürlüğü, kuraklığı "Yağışların, kaydedilen normal seviyelerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu arazi ve su kaynaklarının olumsuz etkilenmesine ve hidrolojik dengenin bozulmasına sebep olan doğal olay" olarak tanımlıyor

Küresel iklim değişikliğinin sebep olduğu önemli olaylardan biri de kuraklıktır. Tekrar edebilen, bir veya birden çok mevsime yayılan, azalan yağışlar ve artan sıcaklıklar nedeniyle oluşan ve su varlığına bağlı olarak tüm doğal kaynakları etkileyen bir doğal afet türü olarak tanımlanmaktadır. Ancak küresel iklim değişikliğine bağlı olarak dünya üzerinde aşırı artan sıcaklık ve azalan yağışlar kuraklığın sürekliliğini ve olası olumsuz etkilerini artırmaktadır. Kuraklık ile mücadele süreci, bu afetin çok yavaş başlaması aylar ve hatta yıllar boyu kümülatif olarak çok geniş alanları etkilemesi sebebiyle diğer doğal afetlere göre çok daha zordur. 

Sıcaklıkların artmasının ve mevsimlerin gerektiği gibi yaşanmamasının sonuçlarının, tarımdan canlı varlıkların hayatına, susuzluktan turizm faaliyetlerinin aksamasına kadar geniş bir etkisi var.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na bağlı Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün (MGM) normalin yüzdesi metoduna göre oluşturduğu, 2024 Şubat ayı meteorolojik kuraklık durumu haritası da Türkiye'deki kuraklık boyutunu gözler önüne serdi.

Haritanın büyük bölümü şiddetli kurak alanlardan oluşuyor: Oluşturulan haritaya bakıldığında izlemeye başlanması gereken hafif kurak alanların en düşük seviyede kaldığı, orta şiddette hafif kurak alanların bunu izlediği, orta şiddette kurak alanların üçüncü sırada olduğu ve şiddetli kurak alanların boyutunun arttığı gözler önüne seriliyor.

Şiddetli kurak alanlar da "acil durum" olarak nitelendiriliyor: İlk olarak tarım alanlarında etkisini gösteren bu afet türünün, tarım sektöründe gözlenen etkilerinin diğer sektörlerden çok daha farklı olduğunu söylemek mümkündür. Bu duruma temel oluşturan sebepler arasında çiftçilerin topraktan yeterli verimi alamaması, su havzalarının yeterince korunamaması ve kentlerin kırsal alana baskı yapması sonucu tarım topraklarının amaç dışı kullanılması gösterilmektedir.
Türkiye konumu itibariyle küresel ısınmanın etkilerinden en fazla oranda etkilenecek ülkeler arasında yer almaktadır. Bu sebeple, kent planlamada ve sürdürülebilir afet yönetimi süreçlerinin ortak öznesi durumunda olan iklim değişikliği ve tarım sektörü etkileşimi politika ve stratejilerin geliştirilmesi sürecinde öncelik verilmesi gereken konulardan biridir. Alınacak önlemler ve geliştirilecek doğru stratejiler sayesinde kuraklığın etkisiyle meydana gelebilecek önemli ve canlı yaşamını direkt olarak etkileyen çevresel problemler ciddi şekilde bertaraf edilebilir.

Yakın gelecekte olası bir kuraklık sonucunda etkilenecek bölgelerin önceden tespit edilmesi ve gerekli önlemlerin alınabilmesi için coğrafi bilgi sistemleri (CBS) ve uzaktan algılama (UA) gibi etkin yöntemlerin kullanılması atılacak adımlar arasında yer almaktadır. Bu çalışma kapsamında kuraklıkla etkin biçimde mücadele edilebilmesi adına CBS ve UA teknikleri kullanılarak geliştirilebilecek önlemler ve kentsel politikalar üzerinde durulmuştur.
Marmara Bölgesi'nde şubat yağışlarının 1991-2020 ortalamasına göre yüzde 56, geçen yılın aynı dönemine göre ise yüzde 18 azaldığı belirlendi.

YÜZDE 56 AZALDI

Böylece bölgedeki şubat yağışları, uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 56, geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 18 azaldı.

Bursa ve Balıkesir çevrelerinde şubat yağışlarındaki azalma yüzde 80'e kadar çıktı. Ayrıca Bursa'da son 35 yılın en düşük şubat ayı yağışları kaydedildi.
Marmara Bölgesi, Orta Akdeniz'den gelen yağış sistemlerini şubatta az aldı: Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Meteoroloji Laboratuvarı Başkanı Adil Tek, eylül ayından beri Türkiye'nin yağışlı sisteminin etkisi altına girdiğini, kışın yağışların arttığını söyledi.
Şubatta ise Türkiye genelinde yağışlarda azalma meydana geldiğini belirten Tek, "Marmara Bölgesi, Orta Akdeniz'den gelen yağış sistemlerini şubatta az aldı. Yağış oluşturacak sistemlerin az olması şubat ayında Marmara'da yağışları uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 56, geçen yılın aynı dönemine göre 18 azalmasına neden oldu." dedi.

İklim değişikliği ve bilinçsiz ilaçlama, arıları tehdit ediyor: Uzmanlar, küresel iklim değişikliği ve bilinçsiz tarımsal ilaçlama nedeniyle arı ölümlerinin arttığını belirtiyorlar. Gün batımına doğru ilaçlama yapılması ve bölgeye uygun arıların tercih edilmesi gibi çeşitli önerilerde bulunuyorlar.
Geçen yıl yaşanan kuraklık, Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nden Prof. Dr. Mustafa Necati Muz'a göre, arılar ve arıcılar üzerinde olumsuz etkiler bıraktı.

Prof. Dr. Muz, kuraklığın uzun sürmesinin ve beklenenden az yağış alınmasının tüm canlıları etkilediğini belirtti. Kuraklığın tarımsal üretimin yanı sıra arı yetiştiricilerini de olumsuz etkilediğini vurgulayan Muz, “Arılar kışa hazırlanırken gereken poleni bulmakta zorlandı, çünkü kuraklık nedeniyle çiçeklerin açmaması ya da çiçeklenme zamanlarının değişmesiyle karşılaştılar. Arılar polen bulamadıklarında arı sütü üretemezler ve yeni yavrular oluşturamazlar” dedi.
Zeytin ağaçları ve iklim bağlantısı: Zeytin ağacı ekimi tüm dünyada yaklaşık olarak 30 ila 45 derece paralelleri ile sınırlıdır. Hatta yüzyıllar önce zeytin ağacının Akdeniz kıyılarından en fazla 53 kilometre uzağa kadar yetiştirilebileceği belirtilerek coğrafi sınırları belirlenmiştir. Zeytin ağacı ne çok soğuk ne de çok sıcak iklimlerde yetişmez. Başka bir deyişle, zeytin ağacının yetiştirilmesi için en uygun iklim koşullarının, Kuzey Afrika'nın kurak iklimi ile ılıman yağışlı iklim arasındaki geçişi temsil eden, bugün tipik bir Akdeniz iklimi olarak adlandırılan bir iklim tarafından temsil edildiği belirtilmektedir.

Zeytinlikler, Akdeniz iklimi ile evrimleşmiştir ve su kıtlığına karşı dayanıklılıkları ile bilinirler ancak son yıllarda, sembolik olarak dayanıklı bir ağaç olan zeytin ağacının bile iklim değişikliğinin etkilerinden ciddi şekilde etkilendiği ortaya çıkmıştır.

İklimden etkilenen ve iklimi etkileyen bir ağaç: Her bir zeytin ağacı yılda ortalama 30 kilogram CO2 emer ve bu da zeytinlikleri iklim değişikliğini engellemede önemli bir faktör yapar. Zeytin ağaçları CO2 emilimi yoluyla iklim değişikliğinin etkilerini bir dereceye kadar azaltabilirler ancak aynı zamanda iklim değişikliğinin kurbanları haline de gelebilirler. Artan sera gazı emisyonları, aşırı hava olaylarının sıklığında ve sıcaklıklarda artışa neden olur. Yağış olmaması ve bunun sonucunda gelen kuraklık zeytin ağacında su stresine ve aynı zamanda daha yüksek sıcaklıklar da ısı stresine neden olabilir. Bu stres ağaçlara fizyolojik olarak zarar verebilir, çiçeklenmeyi ve dolayısıyla zeytin üretimini tehlikeye atabilir.

Besin zincirinin karmaşıklığı ve büyüklüğü göz önüne alındığında, tarlada olanlar ile süpermarkette bulduklarımız arasında bir zaman farkı vardır. Bu, arkanıza yaslanıp rahatlayabileceğiniz anlamına gelmiyor, çünkü zeytin ağacının iklim değişikliğine karşı savunmasızlığı binlerce yıldır güvendiğimiz ve yüzyıllar boyunca pek çok değişiklikten sağ kurtulan bu mahsullerin gelecekte kolay ve ucuza temin edilemeyeceğini gösteriyor.

Kuraklığın zeytin üzerindeki etkisi: Su yetmezliğinin devamlı olması durumunda ağaçların vejetatif ve generatif gelişmesi durur. Normal hacimlerine ulaşamazlar, yapraklar küçülür sularının buharlaşmasıyla kurur dökülür. Sürgünler zeytin ağacının kurağa dayanıklı olduğu sulanmayan şartlarda da ürün verdiği bilinse de düzenli ürün alınabilmek için suya ihtiyaç vardır.

Havaların kurak gitmesi ve su ihtiyacının karşılanamaması sonucunda zeytin ağaçlarında kuraklığın etkisine rastlanır. Susuzluğun devamlılığı halinde zeytin ağacı ölüme kadar gider. Su yetmezliğinin devamlı olması durumunda ağaçların vejetatif ve generatif gelişmesi durur. Normal hacimlerine ulaşamazlar, yapraklar küçülür sularının buharlaşmasıyla kurur dökülür. Sürgünler ve çiçeklerde istenilen düzeyde olamayacağı için ürün miktarında da azalma olur.                                                                                                                                                                                                         
Kuraklıktan korunmak için; toprak işleme derin yapılmamalı, ilkbaharda ağaçların altındaki yabancı otlar temizlenmeli, tek yönlü gübre kullanımından kaçınılmalı, kuraklığın sorun olduğu yerlerde ağaçlar alçaktan taçlandırılmalı, budama ile gereksiz dal ve dalcıklar kesilerek ağaç üzerinden uzaklaştırılmalı, zeytinliklerde kesinlikle ara ziraatı yapılmamalı, yeşil gübreleme amacıyla kullanılan bitkiler erkenden sürülerek toprağa karıştırılmalıdır.

Kuraklığa karşı alınacak önlemler

Kirli sular arıtılarak tekrar kullanılmalıdır. Havadaki nemi artıracak ağaçlık alanlar artırılmalıdır, betonlaşma engellenmelidir, doğaya zarar verecek zararlı gaz ve çöpleri ortaya enerji türlerinin kullanılması engellenmelidir.

Kuraklığın etkileri nelerdir maddeler halinde?

Kuraklığın ekonomik etkileri

    *Üründe kayıp.
   * Süt ve çiftlik hayvanları kaybı
    *Kereste üretiminde kayıplar
   * Balık üretiminde kayıplar.
    *Ulusal büyümede kayıp
    *Ekonomik gelişmede gecikme
    *Yiyecek üretiminde düşüş
    *Yiyecek stoklarında azalma

Kaynak : https://www.ensonhaber.com/yasam/iklim-degisikligi-ve-bilincsiz-ilaclama-arilari-tehdit-ediyor- https://www.jaguar.com.tr/about-jaguar/jag-style/jag-life/dunyamizi-birlikte-kurtaralim

Devamı var…