Tıbbi araştırma sırasında mutasyona uğramış virüs mü, güçlendirilmiş virüsün silah olarak kullanılması mı, kimyasal bir silah olup da elde olmayan nedenlerle yayılması mı, tehdit edilmek üzere bilerek...
Tıbbi araştırma sırasında mutasyona uğramış virüs mü, güçlendirilmiş virüsün silah olarak kullanılması mı, kimyasal bir silah olup da elde olmayan nedenlerle yayılması mı, tehdit edilmek üzere bilerek atılmış bir kimyasal silah mı? Bunların hangisi olursa olsun şimdi bir sürü insan senaryolar üretecek, benim gibi örnekler verecek, ‘Önce ben dedim, ben bildim, beni dinleseydiniz, ben olsaydım…’ diyecekler. Hepsi nafile…
Bir insanlık problemi var, bunu halletmek gerek. Sonuçta ölüm söz konusu ise teferruata gerek yok. Mevcut insanlık sorunu için ‘Haydi birlikte’ demenin dışında her şey ayıp. Korona virüs konusunda bilen bilmeyen konuşuyor, kafamız karışıyor derken hele bir durun da konusu korona virüs veya uzmanlığı virüs olanlar konuşsun dedik. Televizyonlar bir anda uzmanlara yer vermeye başladılar. ‘Oh ne güzel!’ dedik. Çünkü önceki televizyon yorumcuları korona virüsü konusunu 65 yaşa ihale ederek ülkenin yarısını kırdı, üzdü. Yetmedi, konunun anlaşılması, gerçeklerin bilinmesi uzadı. Balıkçılar, nasıl bulaşır, sokağa kim çıksın kim çıkmasın, nerede nasıl olmalıyız, esnafın sorunları, kurumların sorunları ve işçi işveren hukukuna dayandık ve sağlığın her şeyine uzanıp olmadık saçmalıklara kadar uzandı.
Bu arada takıldığım konuya geleyim; ben öğretmenlik dahil çok çeşitli kurumlarda memur ve üst düzey yönetici olarak görev yaptım. Kurumların tamamında inanılmaz bir iç çekişme vardı. Bezdiren boyutlarda… Derken üniversite öğretim görevlisi oldum. Allah var ya hiç bir kurum ve siyasette dahi mevcut olmayan bir saygınlık hissettim. Dahası toplum, üniversiteye çok farklı bakıyordu ve saygı duyuyordu. Bir süre sonra baktım ki çok vahim bir iç çekişme üniversitede de var. Sanki dünyam yıkıldı. Neyse gelelim korona virüs ile ilgili bilen bilmeyenin konuşmasına… Derken ihtisas konuda ihtisası olanlar konuşmaya başladı. Hiç hoş olmayan tartışmalar seyreder olduk. Neler gördük… Birbirlerine saygılarının olmadığını, birbirlerinin eteğinden çektiklerini gördük. Mahalle tartışması gibi tartışmalar gördük. Yayın esnasında gülmeler, fısıldaşmalar konuşanı küçümsemeler gördük. Her biri ‘Ben daha bilgiliyim’ havasında gördük. Konuyu dolandırıp mübalağalı anlatmaya başladılar. Siyasi kararlar verdiler. ‘Öyle olmaz, yanlış’ dediler. Bilim Kurulu’nu hiçe saydılar. Hastane reklamlarının kişisellikleri sardığını gördük. Hiç biri, devletin gerçeklerini, devlet iktidar ve muhalefet politikalarının şu andaki birleşimini paçallayarak konuşmadıklarını gördük.
Toplumun saadeti sağlığı için bütün karşı tezlerin değerlendirilerek tıbbi kararların alınmasından bihaber konuştular. Sadece koronanın üzerine konuşmak yerine ‘Ben senden iyi biliyorum’ ile birbirlerine üstünlük sağlamak istediler. Meslektaşlarını mat etme yollarını tercih ettiler. En vahimi, istatistik yapılmadı. Mümkün olmayan bir konuda istatistiki bilgilere kalktılar. Hele Amerika’dan davet edilen Prof. Dr. Sayın Mehmet Çilengiroğlu’na takınılan tavrın tam bir terbiye dışı olduğunu gördük. Hele sıradan bir spikerin ‘Nereye gidersen git!’ dediğinde; meydan okumasına ilişkin fiziki tavrının rezaletini gördük. Uzmanlara bakarmısınız… Beşeri tavırlarında bilgilerindeki kalitede ne kadar yanılttılar. Çok üzgünüz çoook…