Ülkenin birinde filler saraylarda yaşıyormuş. Yedikleri önünde yemedikleri arkalarında. Eee cüsseleri de haylice tıksırıncaya kadar yer içer, kocaman karınları, ellerinde soda şişesiyle ortalıkta gezi...
Ülkenin birinde filler saraylarda yaşıyormuş. Yedikleri önünde yemedikleri arkalarında. Eee cüsseleri de haylice tıksırıncaya kadar yer içer, kocaman karınları, ellerinde soda şişesiyle ortalıkta gezinirlermiş ki sindirsinler de yemeye içmeye devam etsinler diye...
Bir eli balda, ötekisi yağda fillerin hiç dertleri yok sanmayın. Kim mi? Karıncalar… Kendi hallerinde, karınca kararınca yaşayan bu karıncalara filler fena halde kafayı takmışlar. Filler, karıncalara baskı yapıp 'Bizim için çalışacaksınız. Sarayımızı ambara çevirip yiyecek taşıyacaksınız. Yoksa sizi ayağımızın altına alıp eziveririz' deyip gözlerini korkutuyorlarmış...
Karıncalar toplanmış. Kimi, 'Gelin birlik olalım. Şu kötü fillerin hakkından gelelim' diyormuş. Kimi de 'Hayır olmaz. Dev gibiler, onlarla baş edemeyiz. Dediklerini yapalım. Yiyecek taşıyalım saraylarına.’ demiş
Aralarında homurdanmalar olmuş. İkiye bölünmüşler. Saray için çalışmak isteyenler bir tarafa, istemeyenler diğer tarafa… İçlerinden cılız ve topal olan karınca ayağını sürüye sürüye ortaya atılmış. 'Hayır' demiş. 'Biz koyun değiliz. Onların istediğini yapmayacağız. Bizler karıncayız. Fillerin atasıyız atası.' Bazı karıncaların kafası karıncalanmış. 'Senin bi sıkımlık canın var. Üstelik de ayağın topal. Boyundan büyük laflar etme' demişler. Ciddiye alınmadığını gören bizim topal karınca, 'Bir planım var. Dinleyin beni' demiş.
‘Biz onları dinlersek, yuvamıza yeteri kadar yiyecek taşıyamayız. Koca kış var önümüzde. Aç kalır, birbirimizi yemek zorunda kalırız. Ama eğer birlik olursak, fillerin saraylarını başlarına yıkarız.’
Günlerden bir gün filler keyf-i alem yapıp bayılıncaya kadar yiyip içmişler. Sonrada her biri bir köşeye sızıp kalmışlar. Bunu fırsat bilen karıncalar, 'İlk hedefimiz filler' deyip saldırıya geçmişler. Önceden planladıkları gibi fillerin hortumuna girmişler. Başlamışlar ısırmaya. Ama ne ısırmak. Kemirmişler de kemirmişler. Sen misin bizi tehdit eden? Sen misin bize hükümranlık kurmaya çalışan? Yer misin, yemez misin? Filler uykularından acı içerisinde uyanmışlar. 'Amanın her yer karınca. O da ne? Hortumlarımız delik deşik olmuş.' Gözleri ne yiyeceklerini, ne de görkemli saraylarını görmüş. Arkalarına bile bakmadan kaçmaya başlamışlar. Karıncalar da zafer çığlıkları eşliğinde yuvalarına dönüp, huzur ve mutluluk içinde yaşamaya devam etmişler.
Yeryüzü böyle kara mizahlar ile doludur. Beethoven, sağır olmasına rağmen en çok takdir edilen eserlerini tamamen işitmediği zamanlarda bestelemiştir. Bizim topraklarımızı son zamanlarda felaketler silsilesi kuşatmış durumda. Depremler, art arda çığ düşmesi, şehitlerimiz, uçak kazası ve bir babanın 'Çocuklarım aç' diyerek kendini yakması. 'Münferit olay bu, psikolojisi bozuk' deyip kara bir mizaha çevirdiler bu elim hadiseyi. Çok şükür, asıl sorumluluk almaları gerekenlerin adına bir kez daha bizler utandık. Bizi, gözleri kör, kulakları sağır, kış uykusuna yatmış daha da uyanmaz sanıyorlar. Bizim, kartal gibi gözümüz, tavşan gibi kulaklarımız var. Su uyur, biz uyumayız. Biz, derviş gibi aç gezer, 'Tokuz' deriz. Ama siz aç gözlülük yapar, küfenizi çalakaşık doldurmaya çalışırken kendisini yakan vatandaşı da görmezden gelirsiniz. Depremzedelere gelen yardımları 'O veya bu partiden geliyorsa kabul etmeyin' anonsları geçer. Acılarımızın dahi ortak olamayacağını, acılarımız da bile ayrımcılığa teşvik edersiniz. Anladık, siz devasa fillersiniz, biz sizin ne hortumunuzu, ne başınızı kemirmek istiyoruz. Acıların üzerinden hamaset yapmayın. Bırakın da acılarımızda birlik ve beraberlik içinde olalım.