Şaşırmıyorum artık etrafımdaki birçok insanın güçten zehirlendiklerini görünce.
Kendi çabaları ve bilgileri ile değil de başkasının şemsiyesi altında yürüyenlerin, şemsiye çekildiğinde sırılsıklam ol...
Şaşırmıyorum artık etrafımdaki birçok insanın güçten zehirlendiklerini görünce.
Kendi çabaları ve bilgileri ile değil de başkasının şemsiyesi altında yürüyenlerin, şemsiye çekildiğinde sırılsıklam olabileceklerini bildikleri halde, bu davranışları göstermelerine şaşmıyorum aslında. Bence eğitim ve kültür yoksunluğu bu davranışların temel sebebi.
Okullarda alçak gönüllük üzerine, insana yararlı olmanın getireceği getirileri anlatacak dersler konulmalı. Ahlak öğretilerine çok ama çok ihtiyaç olduğunu düşünen biriyim. Şu GDO’lu, hormonlu gıdalar, aç gözlülük insanların genetik yapılarını bile değiştirdi.
Eskiden bir insanın iyi veya kötü olduğu anlatılmak istenince “Şunun çocuğu” demek yetiyordu. Ne yazık ki şimdi öyle değil. Çok iyi bir aileden gelen birini en büyük dolandırıcı olarak görmemiz mümkün. Asıl suçlunun kötüleri koruyan, onlara sesiz kalanlar olduğu nedense görmemezlikten geliniyor. Görmemezlikten gelinmesi, sesiz kalınması, korunmasının toplumu ilerde ne büyük felaketlere sürüklediğinin bilincinde de değiliz. “Çocuklar büyüklerini dinlemiyor, yaşanmış geçmişlerinden ders almak istemiyor” yakınmaları her geçen gün artmakta.
İki çocuğunu bir köpek ile değiştirmek isteyen birinin sohbeti sanırım bu yakınmaları daha net açıklayacaktır. Hayati bir operasyon sırasında hastanenin kapısında beklerken köpeği ile yürüyen bir bayan. Köpek ise sahibinin her dediğine uyuyor. Bunun üzerine yanımızda olan arkadaş “Abla bu köpeği bana ver, iki çocuğum var, sana vereyim” dedi. Neden diye sorduk. “Benim iki çocuğum bu köpeğin sahibini dinlediği kadar, beni dinlemiyorlar” deyince o stresli havayı gülüşmelerimiz bozdu. Bunu anlattığımda çoğu kişinin o arkadaşa hak veriyor olması, toplumun acıklı durumunu göstermeye yeter sanırım.
Hak etmediği halde bir yerlere getirilenlerin güç zehirlenmesi yaşamaları da ne yaptığını bilemez duruma koyuyor insanı. Bu durum onu koruyan, yanlışlarına göz yumanların bir süre sonra o zehirden zarar görmesi ile sonuçlanıyor. “Padişahtan büyük Allah var” sözünü çok severim. Kâinatın yaratıcısını unutmak, kendini büyük görmek çok tehlikeli bir yaklaşım. Hele ki birinin Allah’ın zavallı bir kulunun arkasına sığınarak, kendini vazgeçilmez sayması tehlikenin en büyüğü.
Hak etmediği yere gelen, eğitim ve kültürden yoksun olanlar, çevresine de kendisine de zarar verebilir. Alçak gönüllü olmak gerçek anlamda büyüklüktür. Haksız iken bir özür ile kapatma yerine, haklı olduğunu ispat etmek için enerjisini harcayanları hiç sevmem. Özür dilemek, iyiliğe karşı teşekkür etmek ve nazik olmak insanı alçaltmaz, aksine gözlerde ve gönüllerde büyütür.
İnsanlara beklentisiz yardımcı olmayı, onlarla iletişim kurmayı çok severim. Öğreneceklerim vardır derim. Herkesten her görüşten insanlarla görüşürüm. Bugüne kadar da başkası küser, aman ha bununla görüşmeyeyim diye korkaklığa kapılmadım. John Keats’in "Beyni geliştirmenin tek yolu, hiçbir fikre saplanmamak, tüm düşüncelere açık olmaktır" sözü benim belleğimde yer alan sözlerden biridir.
En iyi makamlara geldiği zaman bile değişmeyen insanları, çok sever ve sayarım. Bu güzel yürekli yönetici ve bilim insanlarını tanıdığım için de çok mutluyum.
AK Parti İzmir İl Başkanı Av. Kerem Ali Sürekli’nin pazartesi günü yapılan il kongresinde İl Başkanı seçilmesine çok sevinenlerden biri oldum. Makamların değiştirmediği, halkla kucaklaşan bir siyaset adamı. 17 yıllık değişmeyen bir dost.
Sayın Sürekli’yi tam 17 yıldır tanırım. Karşıyaka İlçe Başkanı, iki dönem milletvekili ve il başkanı iken bile onda aynı alçak gönüllüğü gördüm.
SON SÖZ: “Alçak gönüllü olmak gerçek büyüklüktür.”