Kanunu enine boyuna incelediğimiz zaman, bir bölgenin en başta gecekondulaşma riski taşıması gerekmektedir. İzmir’in en pahalı sayfiye konutlarının yer aldığı, en lüks ve hatta en pahalı olarak nitele...
Kanunu enine boyuna incelediğimiz zaman, bir bölgenin en başta gecekondulaşma riski taşıması gerekmektedir. İzmir’in en pahalı sayfiye konutlarının yer aldığı, en lüks ve hatta en pahalı olarak nitelendirilen ilçesi Çeşme’deki durumu biraz daha derinlemesine değerlendirelim. İlçemizin sürekli ikamet eden nüfusu 45.000 kişi dolayındadır.
Pandemi ve 30 Ekim İzmir Depremi, sayının bu rakamlara yükselmesine vesile olmuştur. Oysa yaz aylarında ilçe nüfusu 1 milyon üzeri rakamlara kadar yükselmektedir. Bu da ilçemizde oldukça büyük bir nüfus dengesizliğini doğurmaktadır. Nüfusun ihtiyacı 45.000 kişiye göre tanzim edilirken, bir anda yaz aylarında 20 katı ve fazlasına hitap etmek durumunda kalmakta, bu çelişki ilçemizde çok fazla sorun meydana getirmektedir.
Bu sorunların başında, yol, su, elektrik, kanalizasyon gibi alt yapısal sorunlar olmaktadır. Bunun dışında ilçemiz, her yıl çok sayıda lüks yazlık konutun, villanın imalat sahasıdır. İlçemizdeki arsa ve emlak piyasasının, işçilik maliyetlerinin 20 milyon nüfuslu dünya başkenti İstanbul ile yarışır durumda olduğu ifade edilmektedir. 10 milyon Euro, dolar şeklinde emlak fiyatları telaffuz edilmektedir. İster maliye hazinemize ait olsun, ister belediye veya vakıf mülkleri veya şahıs tapuları olsun, arazilerin değerleri hakkında astronomik rakamlar konuşulmaktadır.
Yani ilçemizin taşı toprağı altındır demek abes olmaz. Deniz görmeyen ücra köylerde dahi dönümü 2 milyonları bulmuş, arsa fiyatları da villaları gibi uçuşa geçmiştir. Buna rağmen, maliye hazinesine, mal müdürlüğüne, hatta belediyemize ait parsellere bile kaçak yapılar yapılmış olduğu ve bunların imar barışından faydalanmaya çabalandığı doğrudur. İmar Barışı en çok coğrafyası geniş ve pahalı olan ilçemiz gibi bölgelerde istismar edilmeye çabalanmış, mal müdürlüğünün ve savcılığın önünde yüzlerce dosya yığılmış, birçoğuna göz açtırılmamıştır.
İlçemizde sürekli olarak belediyemizin yıkım programları devam etmektedir. Kaçak, imarına, ruhsatına aykırı onlarca, yüzlerce dosya yıkılmakta, bir o kadarı da yıkımı beklemektedir. Tüm bunlardan çıkaracağımız sonuç, ilçemiz bir gecekondulaşma bölgesi değildir! Fiziki veya mali olarak gecekondulaşmaya imkan yoktur.
Geçtiğimiz yıl 100 kadar roman ailenin çadırlarının işgal ettiği hazine parsellerinden kaldırılarak, ilçemizin son gecekondulaşma riskinin bertaraf edildiğini, önceki yazılarımızda sizlerle paylaşmıştık. Öyle ise sorunumuz başkadır. İlçemizde çok daha fazla Villa ihtiyacı, rant açlığı çekilmektedir. 775 sayılı kanuna dayandırılan Belkent Villaları bunun en güzel örneğidir. Yasada tanımlanan, yoksul, dar gelirli kimselerin, aileleri ile beraber en temel barınma ihtiyacının karşılanmasını tanımlayan kanuni ve hukuki dayanaklardan bir o kadar yoksundur.
Kapısı önünde son model SUV araçlı, yüzme havuzlu villalar, ilçemiz hakim manzaralı, emlak değeri oldukça yüksek gayrimenkullerini oluşturmuştu. İmar Barışından faydalanan villa ve büyütülen metrekarelerine alınan yapı kayıt belgeleri, yine dar gelirli insanların evsiz barksız kalmamaları amaçla çıkarılmış başka bir kanunsa, ilçemiz dahilinde, amacından ne kadar uzağına evrim geçirdiğinin kanıtı olmuştur.
Yazı dizimizin 6. ve son bölümünde, halen toplu konut projeleri adı altında villa üretmek gayretinde isek, bu ameli naçizane olarak 2985 sayılı kanun kapsamında yapmanın yakışık alabileceğini, amma velakin bu ilçede ısrarla 775 konuşmanın çok ayıp olacağını ifade etmek isterim. Kalın sağlıcakla…