1935 yılı… İstanbul Belediyesi, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e hem yazlık olarak kullanabileceği hem de çalışmalarını yaparak misafirlerini ağırlayabileceği mütevazı bir konut hediye...

1935 yılı… İstanbul Belediyesi, Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e hem yazlık olarak kullanabileceği hem de çalışmalarını yaparak misafirlerini ağırlayabileceği mütevazı bir konut hediye etmek ister. O yıllarda ormanlık bir alan olan ve Atatürk’ün İstanbul’da olduğu zamanlarda at binmekten büyük keyif aldığı Florya’da, denizin içinde ve tek katlı olarak planlanan konut için bir proje yarışması düzenlenir. Dönemin ünlü mimarı Seyfi Arıkan’ın tasarladığı ev, deniz tabanına çakılan 238 demir kazığa sabitlenen beton zemin üzerine inşa edilir. Su üzerinde yüzen bir gemi görüntüsü veren ahşap yapının kullanım alanı 626 metrekaredir. Teras ve iskelesi ile birlikte bin metrekarelik alan üzerine oturan ev, 50 gün gibi rekor sayılabilecek bir sürede tamamlanır ve 14 Ağustos 1935 günü hizmete açılır. Konutun kara tarafında Cumhurbaşkanlığı maiyeti için Genel Sekreterlik binası, Yaverlik binası, Mutfak binası ve Misafir binası inşa edilmiştir. Sadelik, rahatlık ve kullanışlı olmanın ön planda tutulduğu; karaya bağlanan 80 metrelik köprüsü ile dönemin Alman Bauhaus mimari tarzının en özgün örneklerinden biri olan bu yapı, halk arasında Florya Deniz Köşkü olarak adlandırılır. Atatürk ise konuttan bahsederken “Deniz Evi” demektedir. // VATANDAŞLARI İLE İÇ İÇE… Atatürk bu şirin yapıyı, adeta bir çocuğun oyuncağını sevmesi gibi sever ve benimser. İnşaat çalışmalarını denetlemek için de köşke gelir. Hayatının her aşamasında hiç saklısı gizlisi olmayan Atatürk, köşkün plajında hiçbir koruma önlemine başvurmadan vatandaşlarıyla birlikte denize girer, çocuklarla oynar, gençlerle sohbet eder, akşamları ahşap kayığına binerek kürek çeker… Köşkün tüm çevresi halka açıktır. İsteyen denize girer, isteyen piknik yapar. Atatürk 1935, 1936 ve 1937 yıllarının yaz aylarında kullandığı köşkte, İngiliz Kralı VIII. Edward, Ürdün Kralı Abdullah ve Madam Simpson gibi pek çok ünlüyü misafir eder. Köşkü sadece yazlık dinlenme mekânı değil, aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı makamı olarak da kullanan Atatürk, bazı Bakanlar Kurulu toplantılarını da burada gerçekleştirir. Rahatsızlığının ilerlediği dönemde 28 Mayıs 1938 günü son kez köşke gelir, konaklamaz, doktorlarının uyarısı üzerine aynı gün akşam Dolmabahçe’ye dönmek zorunda kalır. Atatürk’ün aramızdan ayrılışının ardından göreve gelen Cumhurbaşkanları İsmet İnönü, Celal Bayar, Cemal Gürsel, Cevdet Sunay, Fahri Korutürk ve Kenan Evren tarafından da 1988 yılına kadar yazlık çalışma ofisi olarak kullanılır. 1993 yılında müzeye dönüştürülen ve “Florya Atatürk Deniz Köşkü Müzesi” adıyla ziyarete açılan bina, TBMM bünyesindeki Milli Saraylar Dairesi Başkanlığı’na bağlanır. // SAHİBİ BELLİ DEĞİL…   Florya Atatürk Deniz Köşkü’nü en son 2000 yılında ziyaret etmiş; sadeliğine ve güzelliğine hayran kalmıştım. Marmara Denizi’nin üzerinde inşa edildiği, sert dalgalara ve neme maruz kaldığı için bakımının çok iyi yapılması gereken Köşkün yönetimi o yıllarda Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bağlı olan Milli Saraylar Daire Başkanlığı’nda idi. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin yürürlüğe girdiği 2018 yılında Milli Saraylar Dairesi, Cumhurbaşkanlığı’na bağlandı ve adı “T.C Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar İdaresi” olarak değiştirildi. Osmanlı’dan günümüze gelen Dolmabahçe, Topkapı, Yıldız ve Beylerbeyi sarayları; Küçüksu, Ihlamur, Mecidiye, Aynalıkavak ve Maslak kasırları gibi pek çok tarihi yapının ve müzenin yönetimi an itibarıyla Cumhurbaşkanlığı makamında. Doğru olan da bu… Hepsi birbirinden kıymetli bu tarihi yapıların bakımları, restorasyonları ve müze olarak yönetimlerinin; devletin en yüksek makamı tarafından sahiplenilmesi şart. Ancak Milli Saraylar Dairesi TBMM’den alınıp Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmasına rağmen,  Atatürk Deniz Köşkü’nün yönetimi hâlâ TBMM’de bulunuyor. Tarihi önemdeki Genel Sekreterlik ve Yaverlik binaları halen milletvekilleri ve TBMM personeli tarafından misafirhane olarak kullanılıyor. Atatürk’ün vatandaşlarıyla denize girdiği sahil, demir bariyerlerle kapatılmış ve girişler yasaklanmış. Yirmi yıl aradan sonra ziyaret ettiğim köşkü, eskisine göre çok daha bakımsız hâlde gördüm. Yapının özellikle açık denize bakan ahşap bölümleri, adeta bakımsızlıktan dökülüyor.  Teras demirleri bile pas içinde. Atatürk’ün bizzat kullandığı pek çok eşya ve obje, orijinaline hiç benzemeyen imitasyonları ile değiştirilmiş. Köşkü ziyaret saatleri içinde gezmeme rağmen, yapının tarihi önemi ve vasfı hakkında bilgi veren bir mihmandar ortalıkta görünmüyor. On yıldır köşkün idari bölümünde görev yapan iyi niyetli bir arkadaşın dışında, ziyaretçilerle ilgilenen birileri ortalıkta görünmüyor. Elimize tutuşturulan broşürün ise birkaç sene öncesine ait olduğu, ön yüzündeki “TBMM Milli Saraylar” logosundan belli oluyor. // İNTERNET SAYFASI BİLE YOK…  Ve TBMM… Atatürk’ün kurduğu TBMM’nin, köşkün tarihi öneme sahip müştemilat yapılarını misafirhane olarak kullanılmasını anlamak gerçekten mümkün değil. Misafirhaneyi gezmedim ama Köşkte görevli olan kişiler, tesisin üç yıldızlı bir otel kalitesinde bile olmadığını belirtiyor. Şu soruyu sormak hakkımız değil mi: Milletvekillerinin İstanbul’da konaklama sorunları mı bulunuyor? Maşallah hem kendilerine hem de ailelerine her türlü imkân seferber edilen milletvekilleri, otellerde, kamu misafirhanelerinde ya da orduevlerinde rahatlıkla konaklayabiliyor. Florya Deniz Köşkü’nün müştemilat binalarında sadece 15-20 odada konaklama yapılacak diye, bu şirin yapının halktan koparılmasını anlamak gerçekten güç… Ayrıca kulağımıza kaçan kar suyu bilgilere göre sayın milletvekillerimiz, hem İstanbul’un merkezine uzak hem de eski ve bakımsız olması nedeniyle bu Misafirhaneye dudak büküyorlarmış. TBMM Misafirhanesi’nde konaklayanların büyük çoğunluğunu ise vekillerin akrabaları ya da İstanbul’a gelen hemşehrileri oluşturuyormuş. // SN. CUMHURBAŞKANI’NA ÇAĞRI Buradan Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve Milli Saraylar İdaresi Başkanlığı yönetimine açık bir ricada bulunmak istiyorum. Elli yıldan fazla süre Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Çalışma Ofisi olarak kullanılan Florya Atatürk Deniz Köşkü, devletin en üst seviyede ilgisini ve korumasını bekliyor. Bunun yolu da Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar İdaresi’ne bağlanmasından geçiyor. Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki saraylarda uygulamasını mutlulukla izlediğimiz uluslararası müze yönetiminin uygulanması, yapının rutin bakımlarının zamanında yapılması, kaderine terk edilmemesi ve ziyaretçilere profesyonel rehberlerin eşlik etmesi gerekiyor. Şaka gibi ama Türkiye Cumhuriyeti’nin en kritik toplantılarına tanıklık eden bu müzenin bir internet sayfası bile bulunmuyor. En kısa sürede bu eksikliğin tamamlanarak, sanal müze gezisinin de  internet sayfası üzerinden yapılabilmesi gerekiyor… “GENÇLER, EĞLENCENİZE BEN DE İŞTİRAK EDEBİLİR MİYİM?” Atatürk’ün kürek çekmeyi çok sevdiği, Anıtkabir Müzesi’ni gezenlerin dikkatinden kaçmamıştır. Özel olarak imal ettirdiği ve Çankaya’da sık sık spor amaçlı kullandığı kürek çekme aleti, Anıtkabir Müzesi’nde sergileniyor. Yaz aylarında Florya Deniz Köşkü’nde ise kendisine ait ahşap kayık ile sık sık denize açılan ve kürek çeken Atatürk’ün bu gezilerden büyük keyif aldığı biliniyor. 1937 yılının sıcak bir eylül akşamında ay ışığı altında yine sandalıyla denize açılan Atatürk, az ileride iki sandalla kendisi gibi gezintiye çıkmış gençlerin eğlencelerine ve kahkahalarına tanık olur. Kürekleri gençlerin olduğu yöne doğru çekmeye başlar. Bir sandalın kendilerine doğru yaklaşmakta olduğunu gören gençler meraklanırlar. Ay ışığının Atatürk’ün yüzüne vurmasıyla kendilerine yaklaşanın kim olduğunu anlayan gençler hemen kahkahalarını keser. Müşfik bir ses tonuyla “Çocuklar eğlentiniz çok hoşuma gitti, aranızda bulunmayı arzu ettim” diyen Atatürk şöyle devam eder: “Aferin çocuklar, Türk gençleri hem çalışmasını hem eğlenmesini bilmelidir. Bu memleket sizindir, hem çalışın hem eğlenin…” Gençler hep bir ağızdan “Bütün millet gibi kendilerinin de bu eşsiz vatanın güzelliklerinden Atatürk sayesinde istifade ettiklerini” belirtince Atatürk söze girer: “Çocuklar ben bu inkîlabı babanızla, ananızla, dayınızla velhasıl bütün vatandaşlarımızla yaptım. Bu sizin hakkınız. Mamafih görüyorum ki bana karşı itimadınız çok kuvvetli. Size bir sual soracağım: Kabiliyetsiz bir milletin başında bulunsaydım, bu inkîlabı yapabilir miydim?” Sadi adındaki bir genç Atatürk’e derhal cevap verir: “Atam sen kabiliyetsiz bir milletin başına gelemezdin. Çünkü kabiliyetsiz bir milletten böyle bir şef çıkmaz!” Atatürk çok heyecanlanır, sandalda ayağa kalkar ve Sadi’nin elini sıkar, “Bunu söylemenizi bekliyordum” der… Bir süre sonra gençleri eğlenceleri ile baş başa bırakan Atatürk, mehtabın aydınlattığı sahilde tek başına kürek çekmeye devam ederek uzaklaşır. FLORYA DENİZ KÖŞKÜ’NDE  MONTRÖ ANLAŞMASI SEVİNCİ 18 Temmuz 1936 günün akşamında Florya Deniz Köşkü’nde Atatürk’ün sofrası kalabalıktır.  Bazı milletvekilleri, tarih ve dil profesörleri ve uzmanlar bulunmaktadır. Gecenin geç saatlerinde Montrö’den mutlu haber gelir. Anlaşma imzalanmıştır, İstanbul ve Çanakkale Boğazları’nın yönetimi tamamıyla Türkiye Cumhuriyeti’ne geçmiştir. Tarihe altın harflerle yazılacak bir diplomasi başarısıdır bu. Atatürk çok sevinçlidir. Derhal Ankara’daki Başbakan İsmet İnönü’ye hitaben, “Zafer senindir, gözlerinden öperim, yarın tayyare ile bekliyoruz” telgrafını çeker. Türkiye adına Montrö’deki görüşmeleri Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’a da bir telgraf çeken Atatürk, sevincini şu cümlelerle paylaşır: “Arkadaşlarla Deniz Evi’ndeyiz, kapı açıldı, telgrafını getirdiler. Okumadan anladım. Boğazları kapatmışız. Senin ve asker arkadaşlarının gözlerinden öperim.” SENİ ÇOK ÖZLEDİK ATA’M…   Florya Atatürk Deniz Köşkü’ne 20 yıl aradan sonra yaptığım gezi sırasında beni en çok duygulandıran, Ata’mızın kimselerden çekinmeden vatandaşlarıyla birlikte güneşlendiği kumsalda yürümek oldu. Onun en sevdiğim fotoğrafı, kumsalda en sade, en güzel ve gösterişsiz haliyle çekildiği fotoğraf karesiydi. Tam da aynı kareyi almaya çalıştım. Becerebildim mi bilmiyorum. Her şey yerli yerindeydi ama o yoktu... Ne diyelim? Kumsalda yalnız bir çocuk gibi oturan fikir önderimizi... Ülkemize aydınlık veren güneşimizi özledik... Çok hem de... +++++++++++++++++++++++++++++++++ E-posta: [email protected]