Dorukhan Büyükışık… 

13 Mayıs 2018 gecesi, İzmir Narlıdere’de lüks bir konut projesinin inşaat alanında katledilen 26 yaşındaki Dorukhan’ın, tüm Türkiye’nin yüreğini burkan öyküsünü bu sütunlarda pek çok kez haberleştirdik. 
Dorukhan’ın babası, emekli Tümgeneral Ethem Büyükışık’ın altı yıla yaklaşan hukuk mücadelesinde yaşanan akıl almaz gelişmeleri okurlarımızla paylaştık. 
Bugün İzmir’in hemen her köşesinde projelerinin reklamlarını yapan inşaat şirketinin sahibi, oğlu ve yöneticilerinden bugüne kadar tek cümle açıklama okunmadı, işitilmedi. 
Oysa hepsine bu sütunlardan ve Bir TV’de yaptığımız canlı yayından açık çağrıda bulunmuştuk.
Hem kendilerini hem de şirketlerini zan altında bırakan bu menfur katliam için altı seneye yaklaşan sessizliğin hayra alamet olmadığını belirtmiştik. 
Bir kişi ya da kurum; kendi sorumluluk sahasında yaşanabilecek böylesine bir olay karşısında, NORMAL KOŞULLAR ALTINDA elindeki türlü bilgi, belge ve dijital dokümanı ilgili kurumlarla paylaşır, adaletin tecelli etmesi için tüm gayreti gösterirdi. 
Bu inşaat şirketi, takınması gereken insani ve vicdani tutumu bugüne kadar takınmadı. 

AYNI GÜNÜN GECESİ EĞLENCE 

Yetmedi…
Bu alçakça cinayetin işlendiği günün gecesinde, bir başka inşaat projesinin lansman toplantısında, hiçbir şey olmamış gibi vur patlasın çal oynasın eğlencesine devam etti.
Üç yabancı dil bilen, üç üniversite mezunu pırıl pırıl bir gençti Dorukhan. 
Gecenin kör karanlığında, bu şirketin inşaat şantiyesinde öldürülüyor, inşaat şirketi ise adeta ölü taklidi yapıyordu. 
Sadece bu şirketin sahipleri değildi ölü taklidi yapanlar… 
Polis memurları, emniyet amirleri, savcılar, jandarma kriminal uzmanları ve adli tıp yetkilileri; Dorukhan’ın “27 metre yüksekten düşerek intihar ettiği” yalanını yutturmak için, akıl sınırlarını zorlayan bir iş birliğine girişmişlerdi. 
Verdikleri raporlar, tuttukları tutanaklar, imzaladıkları ifadeler akıl ve mantık hataları ile örülüydü.  Deliller karartılıyor, cep telefonu üzerindeki parmak izleri siliniyor, deli saçması iddialar resmi raporlara giriyor, adeta gizli bir el bu soruşturmayı basit bir intihar vak’ası olarak göstermek için insanüstü çaba harcıyordu.

BİR SUÇA TANIK MI OLDU?

Dorukhan’ın ailesinin ve bizlerin yanıtını aradığımız sınav sorusu şuydu: 
İnşaat demiri ile sırtından vurularak öldürülen Dorukhan’ın katillerini kim ya da kim koruyordu? 
Bu cinayet basit gibi görünen bir kavga sonucu mu işlenmişti? 
Yoksa…
Spor yapmak için inşaatın yanındaki park alanına giden Dorukhan, sonucu ölümle sonuçlanacak BİR SUÇA mı tanık olmuştu?
Nasıl oluyordu da kentin en merkezi yerlerinden birinde, ılık bir mayıs akşamında işlenen bu cinayetin tek bir görgü tanığı bulunamıyordu? 
Neden Narlıdere İlçe Emniyet Müdürlüğü ve olay yeri inceleme polisleri; eşofmanlarında tek bir yırtık olmayan, vücut bütünlüğünde en ufak bir bozulma olmayan Dorukhan’ın 27 metre yüksekten atlayarak intihar ettiğini kanıtlamak için adeta birbirleri ile yarışıyorlardı. 
Yürekli bir Atatürk subayı olan baba Ethem Büyükışık’ın, altı yıla yaklaşan ve inanılmazlar ile dolu hukuk mücadelesi bu soruların yanıtlarını vermeye hazırlanıyor. 

İLK DURUŞMA BUGÜN 

25 Aralık 2023 tarihli köşe haberimizde “Dorukhan'ın katilleri ve onları koruyanlar ile hesaplaşma yılı başlıyor!” demiştik. 
Ve bugün…
Büyük hesaplaşmanın ilk adımları bugün Ankara 18’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde atılıyor. 
Dorukhan Büyükışık cinayetinin, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nda devam eden 2018/60988 numaralı soruşturma dosyası kapsamında; Başsavcılığın talimatı ile Jandarma Genel Komutanlığı Ankara Jandarma Kriminal Laboratuvarı Amirliği’nden talep edilen MTS 0009 ve MTS 00014 numaralı olay yeri inceleme videolarının ses çözümleri istenmişti. 
3 dakika 32 saniye süren TS 0009 videosunda, olay yeri incelemesi yapan Başkomiser İ.K’nın “Yok, YÜKSEKTEN DÜŞTÜĞÜ KESİNDİR, telefonu orada” cümlesi; jandarma kriminal uzmanları O.B ve O.K tarafından tahrif edildi ve  “Yok YÜKSEKTEN DÜŞTÜĞÜNÜ DÜŞÜNMÜYORUM, telefonu orada” şeklinde değiştirildi. 
Bu tahrifat, adli ses ve görüntü analiz uzmanı elektrik elektronik mühendisi Levent Güner’in bilimsel mütalaa raporu ile de kanıtlandı. 

KRİMİNALDE TAHRİFAT

O.B ve O.K’nın tahrifatları, Başsavcılığın çözümünü istediği MTS 00014 numaralı videosunda da devam ediyordu.
Bu videonun 24’üncü saniyesinde olay yeri incelemesi yapan polis memurlarının isimleri çok net şekilde iştiliyorken, jandarma kriminal laboratuvarından gelen resmi deşifre dökümlerinde bu isimlerin geçtiği satırlar (…….) olarak belirtilmişti. 
Davaya konu olan bu görüntüleri ben de tüm detayları ile izledim. Son derece net şekilde duyulan bu cümlelerin ve isimlerin, deşifre tutanağında yer almamasını iyi niyetle ya da kusur ile izah etmek mümkün değil. 
Açık bir delil karartma ve delilleri tahrif etme durumu söz konusu. 
Ankara Cumhuriyet Savcısı Melikşah Tanrıkulu’nun gözünden kaçmayan bu suç girişimi, bugün Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılama konusu olacak. 

ASIL BÜYÜK DAVA İZMİR’DE 

Ancak Dorukhan Büyükışık cinayeti için asıl önemli olan soruşturma, geçen Aralık ayında Adalet Bakanlığı’nın “Kanun Yararına Bozma” kararı ve dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesi sonrasında başlayacak. 
Keskin zekâlı bir kurmay subay ve özel kuvvet generali olan Ethem Paşa, dört yıl boyunca soruşturma dosyasına girmeyen delilleri, adeta iğne ile kuyu kazarcasına topladı ve yargının önüne koydu.
Bulmakla kalmadı, kamuoyuna seslenerek, “Kamu görevlilerinin de içinde olduğu bu şebeke çökertilmediği takdirde hiçbir Türk vatandaşının can güvenliğinden söz edilemeyeceğini” haykırdı. 
Haykırışı, her vicdanlı insanın kulağında ve yüreğinde çınladı elbette. 
O sadece yüreği yangın yeri bir baba değil; devletin temeli olması gereken adalet duygusunu, körleşmiş vicdanlara anlatan bir soruşturma savcısıydı. 
Aralık ayı içerisinde Adalet Bakanlığı, Türk yargı tarihine geçecek bir karara imza atarak Ethem Paşa'nın yaptığı “kanun yararına bozma” talebini kabul etmişti. 
Yetinmemişti. 
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen metin, bir hukuk manifestosu denebilecek mahiyette idi. Kendisi de tecrübeli bir cumhuriyet savcısı olan Adalet Bakan Yardımcısı imzasıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilen karar metni ekinde tam 10 klasör kanıt belgeleri bulunuyordu. 

DOSYA MARTTA İZMİR’DE 

Kulağımıza gelen bilgiler, mart ayı içerisinde Yargıtay incelemesinin tamamlanarak, dosyanın yeniden İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderileceği yönünde. 
Dosyanın İzmir’e ulaşması ile birlikte tüm soruşturma ve kovuşturma aşamaları SİL BAŞTAN tekrarlanacak. Bugüne kadar ölü taklidi yapanlar, yargının sopasıyla dürtülecek ve 6 yıllık derin uykularından uyanacak. Cinayet mahallinde görevli polis memurlarının itirafları ile birlikte düşünüldüğünde, çok sayıda kamu görevlisi ve sivilin hayatının kararacağını söylememiz şimdiden mümkün.
Ve bugüne kadar hiç ortaya çıkmamış ya da ÇIKAMAMIŞ görgü tanıklarının ifadeleri de davanın Türkiye gündemine adeta bomba gibi düşmesini sağlayacak.  
Biz de bu davayı İzmir Adliyesi’nde izleyecek ve gelişmeleri okurlarla paylaşacağız. 

OLAY YERİ İNCELEMESİ YAPAN POLİS MEMURLARI NASIL BUHAR OLUP UÇABİLİYOR?

Dorukhan Büyükışık cinayetindeki soruşturmanın “Yüksekten düşme ile intihar” olarak gösterilmek istenilmesinde, en dikkat çekici ayrıntılar arasında altı senedir bir türlü bulunamayan iki polis memuru bulunuyor. 
Cinayet sonrasında, inşaat şantiyesinde inceleme yapan ve birbirlerine açık açık isimleri ile hitap eden polis memurları hâlâ bulunamadı. 
Okurlarımın, “Böyle saçma iş olur mu?” sorusunu sorduklarını duyar gibiyim. 
Dosyaya tam iki buçuk sene sonra acılı baba Ethem Büyükışık tarafından bizzat sokulan olay yeri inceleme görüntülerini baştan sona izledim. 

NEREDE BU İKİ POLİS? 

Bir insanın tüm sınırlarını zorlayan bu görüntülerden sesleri, konuşmaları, birbirlerine hitapları çok net şekilde duyulan bu polisler bugüne kadar ortaya çıkmadı.
Ya da çıkarılmadı…
Yargıtay’dan İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilecek dava dosyasında soruşturmalar silbaştan başladığında; 13 Mayıs 2018 günü İzmir ili Narlıdere ilçesi 2. İnönü Mahallesi Muzaffer Sokak üzerinde bulunan bu inşaat alanında delil toplayan polis memurlarının bugüne kadar nasıl olup da bulunamadığı, jandarma kriminal laboratuvarındaki deşifre çözümlerinde nasıl olup da bu polislerin birbirlerine hitap ettikleri saniyelerin (…..) olarak  kayıtlara geçtiği de anlaşılacak. 
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Adalet Bakan yardımcıları, Hakimler ve Savcılar Kurulu üst yöneticileri, Emniyet Genel Müdürü ve cinayetin olduğu gün İzmir Valisi  olan Erol Ayyıldız’ın bizzat takip ettiği bu dosya kapsamında, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nı gerçekten de zor bir soruşturma süreci bekliyor. 
Savcılarımıza şimdiden kolaylıklar ve başarılar diliyor; Türk yargısının bu “onur mücadelesi imtihanını” başarıyla geçmesini temenni ediyoruz… 

HAFTANIN SÖZÜ 

“Gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır” 
Anonim