Eleştirileri eksiğimizi telafi etme fırsatı olarak görmediğimiz sürece olgunlaşmadan söz edilemeyeceğini söylediğimde bana kızanlar olmuyor değil. Kızsalar da darılsalar da bu sözümün arkasındayım. El...
Eleştirileri eksiğimizi telafi etme fırsatı olarak görmediğimiz sürece olgunlaşmadan söz edilemeyeceğini söylediğimde bana kızanlar olmuyor değil. Kızsalar da darılsalar da bu sözümün arkasındayım. Eleştirinin yararını savunurken, gıybet ve dedikodulara, pervasızca yapılan suçlamalara da karşıyım tabi.
Olgularla değil algı ile uğraşanlar, toplumsal yapıya verdikleri zararın torunlarında derin yaralar açabileceğinin farkında değiller.
‘Ben yaptım oldu’ kadar, neme lazımcılığın da tehlikeli boyutlara ulaştığını insanların davranışlarında görmek mümkün. Elinde alışveriş poşetleri ile dar kaldırımda yürüyen bir bayana yol vermeme, engellilerin geçiş yollarına aracını park etme, şehir merkezlerinde halkın yaşam alanlarını işgal etmeyi kendilerinde hak görme anlayışı...
BİRLİK BERABERLİK
Toplumsal barışı sağladığımızda, kentlerimizi yaşanılır yapabiliriz. Merkezi yönetim ile yerel yönetimin güç birliği yapmasının o kentteki yaşam kalitesini artıracağını savunurum. Benim özlemim de bu. Dijital çağda toplum kimin ne yaptığını kolaylıkla görebiliyor ve yapılanları değerlendirebiliyor.
Geçenlerde posta kutuma düşen bir haber beni çok ama çok sevindirdi. İzmir depreminde zarar gören binaların dönüşümünde kullanılacak Dünya Bankası’ndan alınacak kredi için İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, CHP İzmir İl Başkanı Deniz Yücel ve beraberindekiler AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli'yi makamında ziyaret etmişler. AK Parti İzmir İl Başkanı Kerem Ali Sürekli’nin “Bu ortak çalışma iradesi Türkiye’ye örnek olabilir” sözleri beni hayli heyecanlandırdı. Çok sevindim.
Bazı işler var ki siyaset üstü olmalı. Türkiye bir deprem ülkesi. İzmir’de riskli kentlerden. Bir yanda depremdeki yaralar sarılırken, öte yanda deprem olmadan bir dizi önlemlerin alınması gerekir.
Daha önce Kuşadası’ndaki Milli Park’a deniz ulaşımının sağlanmasını yazmıştım. Orman yangınları gündeme geldiğinde Kuşadası’ndaki Milli Park (Kalemaki) için endişe duyuyorum.
Yaz aylarında Milli Park’a akın akın insanlar gider. Oraya girmek için bazen kilometrelerce araç kuyruğu oluşur. Durum böyle iken Allah korusun olası bir yangında insanları tahliye etmenin zorluğunu, hatta imkansızlığını düşünmek bile insanı ürkütür. Kuşadası Kaymakamı Sadettin Yücel, geçişlerin kolaylaştırılması için mutlaka bir iskelenin, deniz ulaşımının sağlanması gerektiğini söylemekle kalmamış ilgili makamlara da bildirmiş. Kuşadası İzmir arası deniz ulaşımı için de girişimleri de olmuş. Yapılan bir çalışa var mı? Maalesef yok.
‘TAŞIMA SUYU İLE…’
Okullar açılıyor. Yöneticiler okulları hazır hale getirme telaşında. Pandemi koşullarında yöneticilerin işi zor olacak. Hizmetli, güvenlikçi, hijyen malzemeleri, maske… Bunların tümü para. Ödenek var mı? Yok. Okul harcamalarına katkı lazım… Veli “okula katkı parasını” kanıksadı da Milli Eğitim’e bakan dayanmıyor. Bakanlarla birlikte ekip de değişiyor. “Görevden af” talebi ile ayrılan Ziya Selçuk, bakan olduğunda eğitim kökenli olduğu için umutlanmıştım. İlk icraatında İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü’nden tanıdığım Çanakkale, İzmir ve Ankara’ya toplam beş yüze yakın okul kazandıran Vefa Bardakcı’yı Ankara Milli Eğitim İl Müdürlüğü’nden alınca, umutlarımı kaybettim. Yeni Mühendis kökenli Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Vefa Bardakcı gibilere yer verecek mi göreceğiz. Oturmuş bir sistemi olan ülkelerde bakan değişse bile bir sorun çıkmaz. Bizde sorunlar, birilerini arkasına alarak, hak etmediği yere getirilen, burnundan kıl aldırmayan, kaprisli yöneticiler yüzünden bitmez. Bu yüzden de 26. yılımda emekli oldum. ‘Adamcılık’ olduğu sürece Bakan Özer’in işi zor.
İzmir İl Milli Eğitim Müdürü olarak atanan Dr. Murat Mücahit Yentür’e başarılar diliyorum. Vefa Bardakçı zamanındaki gibi eğitim için yüreğimi ortaya koymaya hazırım.