Çekememezlik, haset demektir. Hasetse bir kimsede bulunan bir mevcudiyetin ya da özelliğin o kişide olmamasını istemek ve sadece kendisinde olmasını istemektir. Dünyanın neresine giderseniz gidin, etrafınızda sizi çekemeyen ve kıskanan insanlar olacaktır. Çekememezlik hemen hemen herkesin içinde farklı oranlarda bulunur. Bazıları toplumsal normlar gereği bunu kontrol altına alır, bazılarıysa alamaz. Fakat toplumda gözlemlenen tehlikeli sorunlardan biridir. Çünkü kontrol altına alamayanların sayısı oldukça fazladır ve bu maalesef başkalarına zarar verme isteği uyandırmaktadır. 

İnsanlar, zaman zaman başkalarında olan özelliğin, kazancın, ya da bir takım pozitif şeylerin kendilerinde de olmasını isteyebilir. Bu, bazı açılardan da normaldir. Eğer imrenme aşamasındaysa korkulacak bir durum yoktur. Fakat onda olmasın, onunki yok olsun, sadece bende olsun demek tehlikelidir. Örneğin sizden fazla oranda zam almış bir iş arkadaşınızın aldığı zam oranına imrenmeniz, sizin de o kadar kazanmayı istemeniz normaldir. Fakat içinizdeki çekememezlik duygusuna yenik düşüp ona zarar vermeye çalışmak, insanları ona karşı kışkırtmak, ortama nifak sokmak ve onu işten attırmaya çalışmak tehlikelidir. Bu durum sadece çekememezliğe maruz kalan kişi için değil, çekememezlik yapan kişi içinde tehlikelidir. Düşünün ki içinizde negatif bir duygu var ve buna bir türlü engel olamıyorsunuz. Bu, insanın yaşam kalitesini de düşüren bir durumdur. Hayatta bir insana en çok zarar veren şey, onun kötülükten beslenmesidir. Unutulmamalıdır ki “su testisi su yolunda kırılır.”  

OLUMSUZ ETKİ

Çevremde gözlemlediğim kadarıyla, bu tarz duygulara maruz kalan insanlar, gerek bedenen gerek ruhen oldukça yıpranmaktadır ve çoğu zaman nasıl baş edeceğini bilememektedir. Bu durum insan ilişkilerini de olumsuz etkilemektedir. Çünkü bir insanın bir insana zarar vermeye çalışması diğer insanın da insanlara güvenini zedelemekte ve onu insanlardan uzak durmaya itmektedir. Ya da tam tersi bir şekilde, bir insana zarar vermeye çalışan insanın oyunu ortaya çıktığında diğer insanların ona karşı güveni zedelenmekte ve toplumdaki saygınlığını yitirmesine sebep olmaktadır. Fakat her halükarda bilinmesi gereken bir şey vardır o da insanın insana zarar vermeye çalışmasının iyi bir şey olmadığı ve bunu yapan kişiye er ya da geç zarar verdiği gerçeği. Çünkü hepimizce bilinmektedir ki, “kazdığın kuyuya kendin düşersin.”

Toplum içinde yaşıyorsak eğer birtakım negatif özelliklerimizi kontrol altına almayı ve onları törpülemeyi öğrenmemiz gerekmektedir. Bu, insan olmanın, topluma ait bir birey olmanın gereğidir. Çekememezlik de bunlardan biridir. Unutulmamalıdır ki yaşam sonsuz bir kaynaktır ve herkese yetecek kadar huzur, gelir, mutluluk gibi unsurlar vardır. Herkesin de kendine göre yaradılışından getirdiği birtakım yetenekler vardır. Önemli olan, elinde olmayana üzülmek yerine elinde olanı çoğaltmaktır. Hayat aslında o kadar da zor değildir. Zor olan, insanın kendisini ve insan ilişkilerini yönetmesidir.