Eyyy sizler... Huzursuz ruhlar, yardım kolilerini 'haram' diye niteleyen ruhlar. Yoksulun, yoksunun hakkını baltalamaya çalışan sizler. Şaşanın kasırgasında savrulurken, merhameti, tevazuyu, şefkati u...
Eyyy sizler... Huzursuz ruhlar, yardım kolilerini 'haram' diye niteleyen ruhlar. Yoksulun, yoksunun hakkını baltalamaya çalışan sizler. Şaşanın kasırgasında savrulurken, merhameti, tevazuyu, şefkati unutan sizler. İhtiras zincirlerinizle, kendinizi öfke hapsine kapatan sizler. Bencilliğiniz ile kendinizi de yaralayan sizler. Gökte uçan kuş ile de, yerde koşan kedi, köpek ile de davası olan sizler. Yorulmadınız mı bu ızdırap dolu yürüyüşünüzden?
Aynı tabiat örtüsünde, aynı gökkubbenin altında soluyoruz. Aynı hastalıkla da tehdit altındayız. At elindeki o usturayı, kaldır başını bak bir etrafına. Kimleri acıtıp kanattın, kimleri uzağına düşürdün. Kerpiçten bir evde, annesinin yaptığı ekmeğe katık olsun diye gönderilen bulguru, makarnayı haram ettiniz.
Bilesiniz, kutsal yunaklarda yıkansanızda arınamayacaksınız.
Salgın, sel suları gibi önüne kattığı herşeyi sürüklüyor. Bir adım ileri, iki adım geri alınan tedbirler, ne denli yeterli?
Her birimizin aklında soru işareti. Sokağa çıkma yasağının gece yarısına 2 saat kala ilan edilmesi, halkı paniğe ve izdihama sürükledi. 'Kaş yapayım' derken göz çıkardılar.
Bu 2 saatin, nelere mahal vereceği, 2 hafta sonra meydana çıkacak. İhale de vatandaşın üzerine yıkılacak gibi görünüyor.
'Ses ver, sus' yönetim şekli ile gizli örgüt gibi etrafımızı kuşatan virüsü, boğmaca krizine sokabilir miyiz?
Kim enfekte? Kim ümmin? Henüz tesbit edemiyorken, bulaş yolunun önünü kesemiyorken, alınan tedbirlerin yetersiz olduğunu söyleyen bilim adamı Prof.Ahmet Saltık'a ölüm tehditleri savruluyor...
Beri yandan, belediyenin maske yardımına teşekkür eden Dr.Sibel Görene'ye soruşturma açılıyor. Yıllarca, binlerce yoksula hizmet veren aşevlerinin hesaplarına bloke konuyor.
Bu şiddetli gök gürültüsü bu baharın ışıltısına hiç yakışıyor mu?
Tellioğulları ile Seferoğulları Savaşı’na soktunuz bizi. Şu zor günlerde dahi öfke fitiliniz sönmüyor. Horoz dövüşüne ne kadar meraklısınız. İlkel taraflarınızı ne zaman evcilleştireceksiniz?
2. Dünya Savaşı'nda, iki düşman general, iki ezeli rakip, savaşın tam orta yerinde buluşup yemek yiyebilmişlerdir. Bizlerin birleşebileciği hiç mi ortak değerlerimiz yok?
Bu kısacık yaşam çizgisinde, tehlikeli oyunları görüp, Atatürk’ün bize bir kutup yıldızı gibi yön gösterdiği kutsal referansımız olan Nutuk ve Gençliğe Hitabesi'ni bir kez daha hatırlayıp, aklın, bilimin, sorgulamanın çizgisinde buluşmalı, bizleri arşın eteklerine taşıyacağını aklımıza kazımalıyız.
Zira, insan tek başına her konuya hakim süper güç değildir. İdare bir tek iradeye bağlanıp kalırsa, düzen çarkının dişlerini teker teker kaybedersiniz. Sırtımızı yaslayacağımız tek yer, demokrasinin kendisi olmalıdır.
Yaşamın kasırgasından en çok etkilenen yoksulun, emekçinin, kimsesizin, nöbeti başında olanın, işsizin, hapiste olanın, evsiz barksızın, yalnızların, hasta yatağında bekleyenlerin tevazuyla, ağırbaşlılıkla kucaklanmaya en ihtiyaç duyulan günlerin içerisindeyiz.
Gün, bugün. Kara bulutlar kalksın aradan. İyileşeceğimizin, yaşam maratonuna yeniden başlayacağımızın umudu yeşersin içimizde. Borç batağına mı saplandık? Kaldır rafa. Kiracı, kirayı mı ödemedi? Elbet ödeyecek. Faturalar mı ödenmedi? Krediler mi ödenmedi? Amann sende, bükmeyin dudağınızı, dökmeyin yüzünüzü, eğmeyin başınızı. Merkel gelip halledecek değil ya, sosyal devletiz biz. Hepsi hal yoluna girecek. Üzülüp vücudunuzun direncini düşürmeyin. İnanın bana, tünelin sonunda ışık var. Her şey çok güzel olacak...
Sevgiyle kalın, sağlıcakla kalın...