İyi haftalar köyün delisi okuyucuları, bu hafta karşılaştıklarımıza gelin birlikte göz gezdirelim..
Öncelikle geçtiğimiz hafta Bodrum’daydım. Giden turistlerin ardından denizlerin ısındığına, şehri...
İyi haftalar köyün delisi okuyucuları, bu hafta karşılaştıklarımıza gelin birlikte göz gezdirelim..
Öncelikle geçtiğimiz hafta Bodrum’daydım. Giden turistlerin ardından denizlerin ısındığına, şehrin daha bir şirin olduğuna tanık olduk. Gerçi eskiden bu zamanlarda şehir boşalmaya başlardı, pandemiden sonra bu durum yok oldu, her yanımız kalabalık, her yanımız insan..
Nedendir bilinmez oranın ayrı bir atmosferi var benim için. İçinde büyüdüğüm için herhalde. Garip bir huzur taşıyor o kalabalığa karşın. Sokakları çok tanıdık ve bildik hissettiriyor. İnsanları da öyle. Güvenli alan dedikleri, konfor çizgisi dedikleri bunlar olsa gerek diye düşünmeden edemedim. Şehrin dışına da taşmıyor. Bodrum’da olan Bodrum’da kalıyor diyebilir miyiz ki?
***
Bunun haricinde Bodrum terapilerinde sıklıkla ayrılıklara denk geldik. Farklı şehirlerden insanlarla konuşurken bile bir ayrılık senaryosu dönüp duruyor etrafımızda. Yeni yılda da değiliz ki yepyeni kararlar alalım. Mecburen ayrılığın insanlara neler yaptığını anlatmaya başlıyoruz.
Aynı bir kayıp gibi.. Birinin sizden gidişini görmek. Acı verici ve çok üzücü biliyorum. Ancak yas sürecinizin yaşanmasına izin vermezseniz kanalları tıkayabilirsiniz. Süreci akışa bırakmak çok daha sağlıklı..
***
Okullar da açıldı! Birinci sınıflara başlayacak ufak boylarımız için ‘Okula Başlarken’ diye bir yazı yazdım. Biraz tavsiye verdim, neler yapılabilir onları anlattım. Siz de uyum sağlayamadığını düşündüğünüz bir çocuk gördüğünüzde telaşa kapılmayın, yapabileceklerinizi yaptıktan sonra daha kötüye gittiğini düşünürseniz bir uzmandan destek alabilirsiniz. Yazıya da
www.koyundelisi.info’dan ulaşabilirsiniz.
***
Bir yere ait olma kavramı. Geçtiğimiz haftanın bir diğer konusu da buydu. Benim için hala karmaşık bir konu. İnsanız ya hani, bulunduğumuz alanı, daha da düzgün ifade edelim, bulunduğumuz toprak parçasını hemen sahiplenmek istiyoruz. İnsanların arazilerin etrafına tel geçmeleri bana bunu çağrıştırıyor hep. ‘Burası benimdir!’ diye bağırıyor sanki. Acaba biz, o parçaların gerçekten bizim olduğu yanılgısına nasıl düştük?
Çünkü böyle bir yanılgı bize ‘doğanın bizim için var olduğu’ düşüncesini de sırtlayıp getirmez mi?
Her şey bizim için var olmuş gibi. Hepsini kontrol edelim. Düzenleyelim kendi düşüncelerimize göre. Pandemide bir grup insanın yıkılmasının en büyük nedenlerinden biri de buydu aslında. Çünkü kontrol edemediğimiz bir olgu gelip alt üst etti bizi. Bu normal bir akış değil ki, biz kontrol sağlayamadık. O zaman da çıldırdık!
Yani ait olma kavramı, biraz daha doğaya ait hissetmeye dönse. Ve bizler kendimize harmoniye bıraksak, bu kadar kontrol etmeye, tutmaya, oldurmaya çalışmasak, acaba neler olurdu?
Güzel bir soruya çıkmışken, tam burada sizleri akışa bırakıyorum. Bakalım sorular size hangi muhteşem cevapları getirebilir?
Keyifli haftalar dilerim!