Elim gitmedi sana bu yazıyı yazmaya. Dilim söylemedi. “Belki şakadır” dedim önce. Yanlıştır. Yalandır. Erhan hala hayattadır. Gitsem Çankaya’ya Yeni Asır’ın yan sokağındadır şimdi. Gülerek karşılar beni her zaman ki gibi.

“Gel bi çay içelim” der. Çeker o tahta sandalyeyi. N’olcak bu basının hali?  Dur bi kardeşim. Az soluklanalım. Asıl sen nasılsın? Dile kolay be kardeşim. 30 yıl. Hatırlar mısın? Taa.. 95’senesinin bir ekim gününde, Numan Özdil’in Kanal 1 Televizyonu’nda karşılaşmıştık ilk kez seninle. Yeni Asır İşhanı’nın 8. katında. Ne güzel günlerdi be. Ben Haber Merkezi’nin çömez muhabiri. Sen Zahide Yetiş’le sunduğun öğleden sonra kuşağının delikanlı, enerjik, yakışıklı spikeri. 

Hemen dost olmuştuk. Her kuşluk vakti gelir, benim masaya çöker, geceden bir şey var mı? diye sorardın. Ben de sayardım sana. Ne kadar uğursuz vaka varsa. Kaza. Cinayet. Kavga. Ne yapacaksan artık? Ama gazetecilik işte. 

Serde var bi kere. Öğrenmezsen için rahat etmez. Kimler yoktu ki be kardeşim orada. Haber Müdürümüz Semra Saygı. İstihbarat Şefimiz Hasan Tahsin. Oya Pardak, Fulya Soybaş, Elvan Damargüç, Serdar Yılmaz, Tekin Uğurlu, Neyfel Salman, Metin Filiz, Recai Seçkin, Esat Cansel, Apollo, İsmail Özelçinler, Ali Ergöçmez. Yok yok.  
5 yıldızlı kadro. Sky TV İzmir’in ilk yerel kanalı olarak kurulmuş, çok geçmeden de Ege TV ve Kanal 1 onu izlemişti. Aramızdaki kıyasıya rekabet izlenme oranlarına da yansımış, reytingler ulusalları geçer olmuştu. Hiç inkar etme be kardeşim. Elbette o başarıda senin de payın büyüktü. Öğleden önce Tele Kutu yapıyor, öğleden sonra fuardan canlı kadınlar matinesi sunuyordun.  

Ah o Göl Gazinosu’nun bir dili olsa diyeceğim de artık o da yok değil mi? be kardeşim. Koca bir çınar gibi yıkılıp gitti. Kanal 1’in mavi logosu altında başlayan dostluğumuz, Ege TV’de devam etti. Yıllarca ben haber peşine, sen Ege’nin ince uzun yollarına düştün. Arada kulağıma gelip fısıldadığın haber tüyoları hala aklımda.

“Ama aramızda kalsın” merak etme başkasına söylemem. Habere de ben giderim. Eee.. Güzel olan her şey sonsuza kadar sürmez değil mi? Be kardeşim. 2000’li yıllarla birlikte sektör de daralmaya başladı. Art arkası kesilmeyen tenzilatlar, zamsız gelip geçen yıllar ve kaçınılmaz son. 

Kararan ekranlar. Bak! Hepimiz bir yana savrulduk işte. Kimimiz gazeteciliği bıraktı. Market açtı. Kimimiz basın danışmanı olup, kendini oyaladı. Sen ise içinde yanan ateşi hiç söndürmedin, hep umudun peşinden gittin. İstesen 50 yerde iş bulurdun. 

Sen mikrofonu seçtin. Dile kolay be kardeşim 30 yıl. Bu şehrin yerel ekranlarına öyle bir Erhan bıraktın ki; bir sabah öyle kaçar gibi, sessizce çekip gitmekle, kendini unutturmaz. Gittiğin yer gül bahçesi olsun kardeşim. Bu meslek için yaptıklarına teşekkürler.