Dar gelirli yoksul kimselerin barınma ihtiyacı, 1960 lı yıllarda başta İstanbul olmak üzere büyükşehirleri gecekondu mahallelerine boğmuş, şehir plansız düzensiz alt yapısız bu yapılaşmalarla büyümüş...
Dar gelirli yoksul kimselerin barınma ihtiyacı, 1960 lı yıllarda başta İstanbul olmak üzere büyükşehirleri gecekondu mahallelerine boğmuş, şehir plansız düzensiz alt yapısız bu yapılaşmalarla büyümüş ve metropoller içinde bu vasıfla yeni ilçeler oluşmuştur. Plansız alanlarda kaçak olarak imal edilen gecekondular, çevre kirliliği, mülkiyet sorunları, hukuki açmazlar oluşturmanın dışında, sağlıksız ve emniyetsiz yaşam alanlarında yüzbinlerce insanın, deprem, sel gibi afetlerde can ve mal kaybına yol açmıştır. 1966 temmuzunda yasalaşan 775 sayılı Gecekondu kanunu, o dönem devletin yeteri kadar mali gücü bulunmaması nedeniyle, uzunca yıllar amacına hizmet edememiştir. 1980 lerden sonra, yasa kapsamında faaliyetlerin arttığını ve örneklerin çoğaldığını görebiliyoruz. Devlet ve Belediyelerin beraber planladıkları bu konutların şekil şartları kısaca, yerel yönetimin yasada tanımlı yoksul kişi adedini belirlemesi, devletten arazi ve bütçe tahsisi talep etmesi, belli bir oranda Belediye olarak da katkı payında bulunması, yapılacak konutların dar gelirlilerce alınabilir, taksitlerle aydan aya ödenebilir maliyetlere düşürülmesi prensibi ile hayat bulur. Ayrıca yasanın diğer maddeleri, bu konutların dar gelirli kimselerce kullanımını garanti etmek, istismar edilmesini önlemek maksatla, 10 yıl süre zarfınca satılamaması, kiraya verilememesi gibi tanımlar getirmiştir. Yasanın başka bir açıdan istismarını önlemek için, ihtiyaç sahibinin o bölgede en az 5 yıldır ikamet ediyor olması şartı da konmuştur. 775 in koruma ilkelerinden bir diğeri ise, barınma amaçla yapılmış bu konutların, herhangi bir borç veya alacak durumunda hacze konu edilememesidir. Yapıların standartları da önemli bir başlıktır. Güvenli, sağlıklı, sağlam, yeşil alanları, parkları sosyal tesisleri bulunan, ancak lüks statüsüne girmeyecek ölçüde makul konutlar olmalarıdır. Çeşme’de başlayan ilk örneği Alaçatı’da 90 ların başında dönemin Belde yönetimince yürürlüğe konan 620 konutlu Petek Evleridir. Yasanın işleyişi açık olduğu halde, Petek Sitesinde şekil şartlarının hiçbirine rastlanmamaktadır ki, zaten hale hazırda yaklaşık 28 yıldır Yargıtay’da devam eden açık dosyasıyla Cumhuriyet’in Hukuk tarihine geçmiştir. Bu anlamda hakikaten ayakta alkışlanmayı ve yad edilmeyi hak eder! Eşinde, çocuğunda, kendisinde mülk, arsa veya herhangi bir mülkte hisse bulunmamasını tanımlayan Yoksul tanımına da uyulmamıştır. Ayrıca, inşaatın yapıldığı parseller hazineden Alaçatı Belde Belediyesine tahsis edilmemiştir. Bir başka ilginç yanı yapıldığı tarih ve Alaçatı belde nüfusuna oranıdır. Alaçatı tarihi köy içi mevkiinin İstanbul’ lu yatırımcılarca rağbet görebilmesi, taş evlerin hissedar varislerinin Peteğe intikali ile mümkün olmuştur. Neticeten iki kamu kurumu olan Hazine ve Belediye davalık olmuş, sorun hale hazırda çözümsüz olarak orta yerde bırakılmıştır. İlçemizdeki diğer 775 projesi de bir o kadar ilginçtir. Belkent, yaklaşık 200 konut imal edilmiş ikinci Gecekondu önleme projemizdir ki, Çeşme İlçe Belediyesinin üstlendiği bu örnek de Yoksul insanların barınma ihtiyacından oldukça uzaktır. Yüzme havuzlu lüks bahçeli evler olarak imal edildiği gibi Yoksul ve dar gelirli kavramları hakkında tarihe not düşmesi bakımından emsalsizdir. İlginç bir diğer başlık ise, komik gelebilir fakat Alaçatı Port projesi de başlangıçta 775 sayılı kanun ile yola çıkmış başka bir emsalsiz üretimdir. Kanunun neresine yakıştırıldığı, nerede yolunu ayırdığı da ayrı bir muamma olarak tarihe geçmiştir.