2019’daki büyük olaylar, şehit haberleri, Suriye iç savaşı, Suriye’ye göz diken Batı’nın aç kurtları, ABD, puslu havada esen yelden nemalanıp varlıklarını göstermek ve oradan pay kapmaya çalıştıkların...
2019’daki büyük olaylar, şehit haberleri, Suriye iç savaşı, Suriye’ye göz diken Batı’nın aç kurtları, ABD, puslu havada esen yelden nemalanıp varlıklarını göstermek ve oradan pay kapmaya çalıştıklarını izledik. Hastalıklar, işleri iyi gitmeyen esnafımızın feryatları, okullarında dersleri iyi gitmeyen öğrenciler. Emekli “Maaşımız yetmiyor.” Öğretmen “Geçinemiyoruz.” Asgari ücretli “Geçinmek için sihirbazlık lazım” diyor. Velhasıl kelam kimi dinlediysem, 2019 uğursuz geldi. Kimse memnun değildi.
Siyasette herkes kendi havasında. Meclis’te ucuz yemek, gelen misafiri ağırlamak, toplantılarda arenaları aratmayacak tartışma, kavga, birbirine laf atıp işin suyunu çıkarmaya devam ediliyor. Birinin beyaz dediğine diğeri kara diyor. Milli davalarda bile bir araya gelemiyorlar. İktidara destek vermiyorlar.
Ülke gündeminde meydana gelen doğal afetlerde iktidar, bakanlar yaraları sarmaya çalışırken, muhalefet ayrı telden çalıyor. Sizin anlayacağınız ağzı olan hep konuşuyor.
Türkiye top yekûn 2020 yılı gelirse bütün belalardan, afetlerden, hastalıklardan kurtulacağını, esnafın işinin açılacağı, siyasetçilerin kavga etmeden ülkenin ve vekili oldukları milletin yaralarını sarıp vatan, millet davasını düzeltecek diye beklerken ilk iki ayda felaketler ülkesi haline geldik.
2020’nin ilk ikinci ayında geldiğimiz duruma bakalım. Sonrasını Allah bilir. Ülkemizin ve insanların başına daha neler gelecek acaba?
Depremleri hurafelere bıraktık. Çığ katliamını bilmeden cehaletle halletmeye çalıştık. Onlarca cana mal oldu. Otoyollardaki kazaları, insan eliyle yapıldığını bırakıp, trafik canavarı denen meçhul bir hayvanın üzerine yıktık. Pistten çıkan uçak herhalde nazara gelmiştir diye geçiştirmeye çalıştık.
Orman yangınları, yolcu otobüsü yangınları, art arda büyük fabrika yangınları, yağmur yağdı ortalığı sel götürdü. “Allah’tan gelen afetler, belediye başkanları ne yapsın?” dedik.
Kadın cinayetleri çoğaldı. Magandalar kendilerine ‘Evet’ demeyen, her isteklerine boyun eğmeyen erkeklerin bıçak ve kurşunlarıyla hayatlarını kaybetti. Katiller çıktıkları mahkemede kravat ve iyi hal indirimi aldı. İntiharlar çoğaldı. Psikolojik sorunları var intihar ettiler dedik. Cinayet, cinnet, hepsi birden…
Çin’de başlayıp, dünyaya yayılan Korona virüsü desen, ‘Bize ne, Amerika- Çin savaşı ABD üretip Çin’e ithal etti’ dedik... Ne yani birilerini suçlamak mı? Suçlamak benim haddime mi? Ben kimseyi suçlamadım.
Bunlar gibi daha öyle felaketler var ki, saymakla bitmez. Ve arka arkaya geldi. Neyle izah ediyorsunuz? “Kendinize bir çekidüzen verin” diye ilâhi bir güç, bizi ikaz mı ediyor yoksa - batıla göre - birileri uğursuz mu geldi? Ama gelen giden de yok. Herkes yerli yerinde oturuyor.
18 yıldır iktidar aynı, ana muhalefet aynı. Türkiye’de güzel işler yapılıyor. Fakat vatandaş şikâyet ediyor. Ne istiyor? Bir ilmi izahı var mı bilmiyorum ama yoksa bile sevgisizlik ve saygısızlık başta olmak üzere, tabiatın gücüne giden bir sürü şeyler yaptığımız muhakkak. Hor kullandığımız doğa bizden intikamını mı alıyor? Beterin beteri var buna da şükürler olsun…