Çok zor bir dönemden geçiyoruz…
Bugüne kadar yaşamadığımız, tanık olmadığımız kadar zor…
Bu günler ne zaman bitecek, nasıl bitecek belli değil.
Az hasarla mı atlatacağız, yoksa derin yaralar mı ala...
Çok zor bir dönemden geçiyoruz…
Bugüne kadar yaşamadığımız, tanık olmadığımız kadar zor…
Bu günler ne zaman bitecek, nasıl bitecek belli değil.
Az hasarla mı atlatacağız, yoksa derin yaralar mı alacağız?
Bunlar cevabını bilemediğimiz sorular.
Dünyayı pençesine alan “korona” belasından uzak durmanın bilinen en iyi yolu, “gönüllü karantina..”
Siyasetçisi, uzmanı, ünlüsü hemen herkes “evde kal” çağrısı yapıyor.
Durumun ciddiyetinin farkına varan pek çok kimse bu çağrıya ayak uydurmak için elinden geleni yapıyor.
Görünen o ki, şu ana kadar tamamen gönüllülük esasına dayalı bu karantinaya yeteri kadar uyulmazsa dünyada pek çok ülkede olduğu gibi bizi de “sokağa çıkma yasağı” bekliyor.
Çünkü tablo her geçen gün biraz daha ağırlaşıyor.
Bir taraftan dünyadaki kötü örnekler, bir taraftan resmi makamlarca açıklanan verilere duyulan kuşku yüzünden korku, pek çok insanın kılcal damarlarına kadar işlemiş durumda.
Böyle bir ortamda belki de sokağa çıkma yasağı belki de en doğru çözüm olacak.
Zaten bilim insanlarının büyük bir bölümü de bunu savunuyor.
Peki böyle bir uygulamaya gidilirse ne olacak?
Sağlık personeli gibi, emniyet güçleri gibi toplumsal görev yapan kişiler dışında kimse yasak süresince evinden burnunu bile dışarı çıkaramayacak.
Ne var ki böyle bir uygulama ile başka sıkıntılar ortaya çıkacak.
Bu ülkede geçimini günlük kazançlarıyla idame ettirmeye çalışan yüz binlerce insan var.
Bazı işyerlerinin zorunlu olarak kapatılmasıyla bunlara yenileri eklendi.
Siz biliyor musunuz ki bugün sokaklarda dolaşan insanların hiç de azımsanmayacak bir bölümü nafakasını çıkarmak umuduyla kendilerini evlerinden dışarı atan garibanlar…
Bunların tek derdi tencerelerini kaynatmak…
Böyle insanları yok sayarak, ya da dertlerine çare bulmadan yürürlüğe konulacak yasak belki bir sorunu çözer ama yeni sorunları beraberinde getirir.
Yeni sorunlar yaşanmaması için yapılması gereken belli.
Evlerine tıkılmak zorunda kalan dar gelirlilerin temel ihtiyaçların karşılamak olmalı.
Ne elektrik, ne doğalgaz, ne de ev sahibi kimsenin gözünü yaşına bakmıyor.
Marketler görev başında ama öpücükle alışveriş yok.
O halde?
Gerek hükümetin, gerekse yerel yönetimlerin böyle insanları derhal belirleyip sokağa çıkmalarına neden olan ihtiyaçlarını gidermesi şart.
Lütfen bu insanları, “bana bir şey olmaz” mantığı ile sokakları istila eden sorumsuzlarla karıştırmayalım.
Öyleleri, mezarlıkların kendileri gibi düşünenlerle dolu olduğunu bilmeyen zavallılar…