Aydın kişiler, Rusya’nın Avrupa’dan çok geride kaldıklarını düşünüyor ve yeni reformların gerekliliğini savunuyorlardı. ‘Sen misin böyle düşünen?’ deyip dönemin Rus Çarı bütün aydınları zindanlara att...
Aydın kişiler, Rusya’nın Avrupa’dan çok geride kaldıklarını düşünüyor ve yeni reformların gerekliliğini savunuyorlardı. ‘Sen misin böyle düşünen?’ deyip dönemin Rus Çarı bütün aydınları zindanlara attı. O aydınların arasında Dostoyevski de vardı.
Dostoyevski , 8 ay kadar sorguya çekildikten sonra idama mahkum edildi. Aylarca zindanda öleceği günü bekledi. Demir parmaklıkların arasında hiç bir suçun cezası ölüme eş değer olmamalı diye düşünüyordu. Ama 22 Aralık 1849 o lanet gün gelip çattı.
Önce gözleri bağlandı. Ardından ölüm fermanı okundu. Artık Azrail’in nefesini ensesinde hissediyordu. Son yarım saat kalmıştı. Yarım saat sonra nerede olacağını tahmin bile edemiyordu.
“Yüksek ve sarp bir kayalıkta ancak iki ayağımın sığabileceği, dar bir çıkıntıda, dört yanım uçurumlar, okyanuslar, sonsuz bir gece, sonsuz bir yalnızlık ve hiç bitmeyecek fırtınayla sarılmış durumda yaşamak zorunda olsam ve bütün ömrümce, bin yıl boyunca, hatta sonsuza kadar o bir karış toprakta durmam da gerekse; o şekilde yaşamak, şu anda bir yarım saat içinde ölecek olmaktan çok daha iyidir” diye kendi kendine düşünüp, tam da ‘her şey bitti’ derken bir ses duyuldu.
‘Dur!’ Kutsal Çar hazretleri, ölüm hükmünü bozdu.
Çar, tüm hükümlüleri affetti. Ancak reformu düşünmek cezasız bırakılmadı. İdam cezası yerine 4 yıl kürek mahkumluğu ve 6 yıl zorunlu askerlik cezasına çarptırıldı. Bu dört yıllık kürek mahkumluğu, Dostoyevski'nin dönüm noktası olmuştur.
KÜREK MAHKUMLUĞU
Kürek mahkumluğu, her iki ayağı da zincirlenmiş haldeyken; -40 °C’de kar küreme, mermer cilalama, tuğla taşıma gibi en ağır işler demekti.
Üstelik İncil dışında kitap okumak da yasaktı, Dostoyevski, Suç ve Ceza kavramları ile ilk defa burada karşılaşmıştı.
Dostoyevski 4 yıllık kürek mahkûmiyetliğinin ardından orduda zorunlu olarak görev aldı ve cezasını tamamladı. Dostoyevski'nin bir dönem ilgi duyduğu ve savunduğu düşünceler, başarısız olsa da edebiyatın önemli bir devrimcisi olmayı başardı. Özellikle yaşamış olduğu bu anılar sayesinde eserlerine çok büyük katkılar sağlamıştır.
İKİNCİ YAZARLIK DÖNEMİ
Dostoyevski'nin bundan sonraki dönemi, ikinci yazarlık dönemi olarak adlandırılmıştır.
Dünyanın değişim, aydınlanma ve özgürlük savaşlarının verilme çağlarında Dostoyevski ve onun gibi öncü fikir ve aksiyon insanları içinde bulundukları topluma yol göstermişlerdir. Bu çabaları mevcut monarşi ve otoriter yönetimin gazabına uğramaktan kurtulamamış, sahip oldukları ve dönüştürücü etkileri güçlü fikirleri nedeniyle bedel ödemek zorunda kalmışlardır.
Onların varlığı, dünyanın bütün insanlık için daha yaşanılır bir yer olmasının zorlu ve çileli yollarını açmıştır. Mutlak güç ve iktidarlarını korumak isteyenleri tarih küçük satırlarla anarken, Dostoyevski dünya kültür ve edebiyat mirasının en değerli isim ve eser sahiplerinden biri olarak hala hepimizin hayranlıkla izlediği bir büyük dahi olarak tarihteki yerini almıştır.
Öncü fikirleri, sadece kendisinin yaşadığı çağa değil, günümüz dünyasına da ilham vermeye devam etmektedir.