Şüphesiz insanı insan yapan en temel duygu sevgi... İnsanlar, hayvanlar, bitkiler hatta eşyalar bile sevilmeli ki yaşamın tadı alınsın. Sevginin olmadığı bir dünyayı düşününce ürküyorum. Huzursuz, mut...
Şüphesiz insanı insan yapan en temel duygu sevgi... İnsanlar, hayvanlar, bitkiler hatta eşyalar bile sevilmeli ki yaşamın tadı alınsın. Sevginin olmadığı bir dünyayı düşününce ürküyorum. Huzursuz, mutsuz, keyifsiz, negatif olan ne varsa işte. Kısaca yaşamak için yaşamak, usulen yani…
Evet, hayat bazen beklentilerimizden çok farklı ilerliyor. Ani gelişmelerle, durumun seyri bir anda değişiveriyor. Olsun, belki de doğru olan odur. Belki çok çaba gösterdin, çok istedin hatta istediğin şeyin gerçekleşmesi için gerçek bir mücadele verdin ama olmadı. Dünyan tersine mi dönecek? Dönsün belki senin dünyanın tersi düzünden daha güzel olacak, yaşamadan bilemezsin. Tabi, yaşarken söylendiği kadar olmuyor biliyorum ama bazen hayata Pollyanna gözünden bakmak acıyı ve hayal kırıklığını azaltabiliyor; deneyin derim.
Çok sevdiğin onun için her şeyi yaparım dediğin o insan seni sevmiyor mu? Bırak sevmiyorsa sevmesin, seni seven bir ailen var. Ailen de mi sırt çevirdi, arkadaşların var. Olur ya bir tane bile mi arkadaşın yok, kimsenin seni sevmediğini mi düşünüyorsun; bekle, pes etmeden sev herkesi, her şeyi. Sevgisizlik içinde dünyaya sevgiyle bakmak zor anlıyorum ama içinde bulunduğun durum seni nefrete iterse kendince aldığın önlem takıntıya dönüşüp kendine ya da başkalarına zarar vermene neden olacak ve seni daha çok dibe çekmekten başka bir işe yaramayacak.
OKB ÇIKMAZI
Obsesif kompülsif bozukluk yani halk arasında bildiğimiz “Takıntı”nın bir sebebi de budur ve OKB ciddi bir ruhsal problemdir. Hırçınca, zarar verici, aşırı sevgi veya istenilen şeyin elde edilememesi zamanla takıntıya dönüşebilir ve çok ağır sonuçlara neden olabilir. Tabi işin temeline inecek olursak çoğunlukla insanlar annesinin karnından obsesif kompülsif bozukluk ile doğmuyor. Yetiştirilme biçimi ve yaşananlar bu hastalıkta büyük rol oynuyor. Tedavi mümkün fakat önce fark etmek önemli çünkü kendi kendine geçmeyen bu hastalık fark edilmezse insanı yavaş yavaş çıkmaza sürükleyebiliyor.
Her anne baba çocuğunu kuşkusuz sever ve imkanları dahilinde çocuğunun ihtiyaçlarını ve bakımını karşılamaya çalışır fakat her geçen gün artan hayat telaşında çocuğunun ruhsal ihtiyaçlarını gözden kaçırabilir. Uzmanlara göre ruhsal ihtiyacın ana kaynağı güvendir. Güven duygusunun beslendiği duygu ise sevgidir. Sevgi ise; değer vermek, vakit ayırmak, saygı göstermek ve fiziksel temas ile bir bütün halinde çocuğa sunulmalıdır. Yani; “Çocuğuma pek vakit ayıramıyorum, ders çalışması için baskı yapıyorum bazen hatalarından dolayı cezalandırıyorum ara sıra da bir iki tokat atıyorum ama çocuğumu çok seviyorum çünkü yemiyorum yediriyorum, giymiyorum giydiriyorum, ne istese alıyorum” diyen ebeveyn çocuğunun yalnızca fiziksel ihtiyaçlarını karşılamış olur.
Çoğu ruhsal problemli insanın geçmişinde bir yerde sevgisizlik ya da ilgisizlik yatar. Nerede suç, şiddet, istismar, ciddi psikolojik rahatsızlıklar veya sorunlu boşanmalar var ise orada muhakkak sevgisizliğin tohumları vardır. O tohum filizlendikçe insan, insanlıktan yavaş yavaş uzaklaşır. Son seviyede ise “Bir insan bunu nasıl yapabilir” dediğimiz noktaya geliriz ve o noktada yapılacak çokta bir şey kalmamıştır.
Kısacası sevin. Önce kendinizi sonra en yakınlarınızı ve gördüğünüz hissettiğiniz her şeyi… Unutulmaz şarkıda da dediği gibi;
Hayat sevince güzel, sevince tatlı günler.
Bir kuşu, kelebeği, bir taşı sevin yeter.
Sevince kalbimizde ümitler çiçeklenir.
Kötülükler kaybolur karanlığa gizlenir.
Çok sevmeli herkesi sevgi ömrün neşesi,
Dünyada en güzel şey kalpte insan sevgisi.