Uzun süredir evlere daha bağımlıyız. Duvarlar aynı, renkler aynı... Koltuklar aynı, masa aynı, halılardaki desen hep aynı... Önceki sıkıntıların izleri, kahkaların solmuş yüzleri... Hep aynı zamanda t...
Uzun süredir evlere daha bağımlıyız. Duvarlar aynı, renkler aynı... Koltuklar aynı, masa aynı, halılardaki desen hep aynı... Önceki sıkıntıların izleri, kahkaların solmuş yüzleri... Hep aynı zamanda takılıp kalmışız sanki! E o zaman ne diyoruz, sıvayın kolları: Değişim başlıyor!
Bu aralar ev dekorasyonuna kafayı taktım... Onu oraya koy, bunu buraya... Ay o eski çerçeveyi otur bir daha boya... Yastık kılıflarını değiştir, duvarlarını renklendir... Sonuçta insanın evi kendi yarattığı dünyası değil midir!
Eskiden böyle şeyler yoktu, pek tabi devir değişti. İnternet desen ucu bucağı olmayan lebiderya...
Önceleri bunun için özellikle dergiler alır, mecmuaların beğendiğimiz kısımlarını kesip örnek diye saklardık...
Şimdi ise tek tıkla birçok fikre ulaşmak mümkün! Hem sosyal medyada hem de alanında açılmış sitelerde çok güzel örneklere rastlayabiliyoruz.
Uzun süre heveslendiğim bu uğraş için sonunda kolları sıvadım. Ne demişler cancağızım: Hareket berekettir!
Uzmanlar büyük ve köklü bir değişim istiyorsanız ilk adresin duvarlar olması görüşünde. Tabi bunun için hem yürek hem de bilek gerekiyor, biliyorsunuz... O yüzden ben dip temel bir değişimden ziyade ufak tefek dokunuşlarla dünyamı renklendirme gayretindeyim. (Ayrıca gücüm sadece bir kolonu boyamaya yetti, hamlaşmışız annem!)
Baktım, duvarlar beni kesmedi... Bu sefer de kırlentlere sardım. Eskileri çıkardım, beğendiğim kumaşlardan yenilerini yaptım. Hem bu sefer tıpkı ben gibi oldu; elimden çıktı, beni yansıttı...
Yüzlerce lira verdiğimiz avizeleri aslında çok ucuz bir maliyette kendimiz de yapabiliyormuşuz! İnternette efsanevi modeller bulmak mümkün. İsterseniz iplerden, isterseniz artık camlardan bazen de küçük odun parçalarından şahane avizeler yapabiliyorsunuz.
Yeşile aşkımız belki bir çift gözden değil ama doğanın eşsiz güzelliğinden... Bitkilere karşı ayrı bir hassas olduğumu bilmeyeniniz kalmamıştır. Evin içinde çok çiçek sevmesem de balkonumu cennet bahçesine çevirmek için çok gayret ettim. Başardım mı, e tabi kendimce... Her ortamı güzelleştiren bitkiler yerde durduklarında sönük kalıyorlar bence. O yüzden onları ya tavandan sarkıtmayı ya duvardaki raflara koymayı seviyorum. Şimdi ise hasır modası var biliyorsunuz. Özellikle beğenmediğiniz saksıları koyun hasır sepetlere! Bakın havanız nasıl değişecek...
Balkon süslemesine gelecek olursak... Kim Peter Pan’in sevimli arkadaşı Tinker Bell’i evinde ağırlamak istemez ki! Son yıllarda özellikle ön plana çıkmış, benim de bayıla bayıla kullandığım bir ürün: Peri ışıkları! Gerçekten çok romantik, insanı büyüleyen bir görüntü oluşmuyor mu! Akşamları balkonuma çıkıyor, ışıklarımı açıyorum. Küçük ilham perilerini, bazen de ışıl ışıl yıldızları davet ediyorum yanıma... Tabi gelsin hayaller, hayaller...
Son olarak... İster küçük, ister büyük... İliştir evinin noktasına güzel bir kara tahta! Hayat mottonu yaz! Market alışveriş listeni hazırla! Sevdiklerine mesaj ver! Yaz... Yeter ki yaz... Yazmak güzerdim.
Çok uzattık, bitirelim...
Sonuç olarak; hayatın renklerini uzaklarda arama. Onlar senin içinde, kalbinde, parmaklarının ucunda... Dünyanın köhneliğinden bunaldığında, kendine yeni bir dünya kur... Ve unutma, hayat oturanları sevmez!