Korona virüs ile Çin’de ortaya çıktıktan sonra tanışınca biz de hakkında yazmaya başladık. Dünyada bir anda ve darı patlağı gibi ortaya çıktı. Yazılarımızda duruma dikkati çekerek bu konuda bir bit ye...
Korona virüs ile Çin’de ortaya çıktıktan sonra tanışınca biz de hakkında yazmaya başladık. Dünyada bir anda ve darı patlağı gibi ortaya çıktı. Yazılarımızda duruma dikkati çekerek bu konuda bir bit yeniği olabilir dedik. Çernobil gibi bir kaçak, hata, kimyasal silah gibi bir olay olabilir dedik. Kovid-19 konusu bittiğinde dünya devletlerinin Çin’den bu konuda hesap soracağını da belirttik. Dünyayı birçok tehlikeler bekliyor. Aynen korona virüs gibi veya daha başka virüsler…
Ancak bir de ilaçla halli mümkün olmayan hastalıklar mevcut ki son derece tehlikelidirler. Yeni dünyamızda buna sosyal medya deniyor. Yazımın esasen konusu da sosyal medya. Sosyal medya, cahil, akıllı bilmeyerek ama çoklukla bilerek birçok provokatörün toplumsal gerginliği teşvik alanına dönüşmüş. Ahlaksızlığın, terbiyesizliğin, hakaretin, yalan haberlerin her türlü melanetin merkezi olmuş vaziyette. Devletin, demokrasinin, hürriyetin, adaletin temellerine sürekli dinamit sarılmaya çalışılmakta. Gelmiş geçmiş rahmete ermiş atalarımızın ölü bedenleri ile bile rekabet yaratılmakta. Din konusunda inançlar hiçe sayılmakta. Irk ön plana çıkarılarak karşı ırkçılıklar teşvik görmekte. Sosyal medya almış başını farklı bir yolda at koşturuyor. İzinsiz açılan siyasi parti profilleri süratle kapatılmalı ve partiler adları kullanılarak açılan bu profiller hakkında derhal devleti uyarmalı ceza almaları sağlanmalı. Sosyal medyanın dünyadaki yapısı ile Türkiye’de etki altına alınmasının mümkün olmadığını sanıyorum. O zaman Türkiye sınırları içinde ve dışında zararlı faaliyetlerden kişileri, kurumları sorumlu tutan bir hukuki silsilenin az da olsa faydalı olacağını düşünmek gerekmekte. Sosyal medyada yazar, çizer, blog, internet televizyonu sahipleri belli, orada sorun yok. Sorun, belli olmayan profillerde, en büyük olanı da siyasi parti ve STK profillerinde. Aklı başında insanlar aklen cahil, akla hayale sığmayacak, hatta kendisinde inanmadığı bilinçli yalan haberler yazmaktalar. Yalan haber yetmiyor senaryolaştırıyorlar. Tam bir şeref yoksunu davranış biçimi. En vahim virüs tahrik. Sosyal medya inanılmaz boyutlarda bir tahrik mekanizması olmuş. Eğitimde, algı yönetiminde çok şeyi geç fark etmekle, bu gün imkanlara rağmen cehalete doğru yol almak üzere olduğumuzu gördük. Tahrik bir takım farklılıkların haksızlıkların yoksullukların oluştuğu zamanı seçerek üzerine düşen en tahrip edici sosyal bir silaha dönüşüverir ve nereye ne kadar zarar verebildiğini kestirmek mümkün olmaz.
Sosyal medyaya çare demek meseleyi halletmiyor. Esasen sosyal medyadaki haşerelerin kendine gelmeleri çok önemli. Şimdi sosyal medyada yazan haddini bilmezler, siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları hızla kendilerine çeki düzen vermelidir. Yok olmuş bir güvene sahibiz. Hiç bir şeye güvenmeyen bir millet olduk, ne kurumlara ne aileye ne de dini, ahlaki söylemlere güven yok, çok vahim. Umursamaz olmak bir felaket halinde ödenecek bedele rıza göstermektir.
Söylemek, yazmak görevimizdi. Görevini yerine getirmiş olmanın huzuru ile hoşça kalın…