Bundan önceki yazımda, kızım ve torunumla “üç nesil bir arada” Eski Mezopotamya topraklarına doğru çıktığımız gezi anılarından ilk durağımız Gaziantep’in ünlü Zeugma Mozaik Müzesi’ni anlatmıştım. Kuzeyde Mezopotamya toprakları ile güneyde Akdeniz Bölgesi arasında kurulmuş 2 bin 300 yıllık geçmişi olan bu kadim kent, sanatsal zenginliğinin yanında Milli Mücadele yıllarında gösterdiği olağanüstü kahramanlıklarıyla da ünlüdür. “Kahramanlar kentidir” Gaziantep!  

Tarihi, kahramanlığı ve müzeleriyle ünlü Gaziantep’i yakından tanımak hep hayalimizdi. Buram buram tarih kokan sokakları, dillere destan mutfağı ile kenti keşfetmek üzere eşsiz bir müze yolculuğuna daha çıkıyoruz…

Gaziantep’te Gastronomi şöleni Gaziantep’te Gastronomi şöleni

Günümüzde Gaziantep, sınırları içinde bulunan 23 müzeyle, ülkemizin müze cennetidir. İçlerinde en prestijli olanı 25 Aralık Gaziantep Savunması Kahramanlık Panoraması ve Müzesi’dir. Türkiye’nin en büyük panoramik resimlerine sahip olup dünyanın da sayılı panoramik müzeleri arasında yer almayı başarmıştır bu müze. Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin’in önderliğinde, destansı Antep savunmasını unutturmamak için yapılan müzede, şehrin tarihi de anlatılıyor. Gaziantep halkının işgalden kurtuluşunun 100. yılında 25 Aralık 2021’de açılan müze, gelen turistlerin yoğun ilgisini çektiği gibi kızım ve torunum ile “biz üç müzeseverin” de merakımızı kamçılıyor! Tarihi Antep Kalesi yakınında bulunan müzenin içinde buluyoruz kendimizi…

Burası bir arkeoloji müzesi değil. Halikarnas (Bodrum) Mozolesi Atı yok burada. O da diğer Anadolu eserleri gibi İngilizler tarafından 1856-57 yıllarında Bodrum’dan getirilip İngiltere’de British Museum’da yerini aldı. Burası çok büyük bir Kahramanlık Panoraması Müzesi… Karanlık bir müze burası! Vatan sevdasının, canı pahasına topraklarına sahip çıkmanın en gerçek örnekleri var burada. Milli Mücadele yıllarında Anteplilerin soğuk, kar, kış demeden çılgınca bir direnişle Gaziantep’i kazanmaları var!

Müzenin bembeyaz, aydınlık, ferah salonunun duvarında Atatürk’ün “Ben Anteplilerin gözlerinden nasıl öpmem ki, onlar yalnız Antep’i değil Türkiye’yi kurtardılar” sözleri karşılıyor ziyaretçileri. Duvarlarda resimler, çeşit çeşit Milli Mücadele haritaları ve o dönemin silahları… Vitrinlerde o zamanın kıyafetleri… Camlı dolaplarda hem Türk hem Fransız askerlerinin heykelleri… Tarihler, kronolojik olarak sıralanıyor burada. Gördüğümüz her şey, belgelere dayalı gerçeklerdi. “İnsanlık dışı ve vahşet içeren görüntülere yer verilmemiştir.” yazıyordu duvardaki levhada. 

Koridor geçitlerinde dolaşırken yüzlerce Antep Savunması Kahramanı, Gaziler Derneği’nin hazırladığı yazılı bilgiler eşliğinde kâh savaştan önceki fotoğraflarıyla kâh fotoğrafsız olarak sadece kimlikleriyle uzun duvarlar boyunca eşlik eder size. Onlara bakarken içiniz sızlar! Önlerinde saygıyla eğilirsiniz. Bir başka koridor geçidinde Antep Harbi şehit ve gazi yakınlarının bağışladığı onlarca eser sergileniyor. Bunlar arasında silahlar, mühimmatlar, madalyalar, belgeler, fotoğraflar, giysiler, bayraklar ve kişisel eşyalar da yer alır.  Canları pahasına vatanımızı bizlere bağışlayan şehit ve gazilerimizin ruhları yaşıyor burada… 

SANAT GALERİSİ

Müzenin bu bölümünde, Gaziantep savunmasının dönüm noktası olaylarını tasvir eden yağlıboya tekniği ile yapılmış 14 devasa büyüklükteki tablo karşılıyor sizi. Tabloların 12’si Rus Ressam Aleksander Yamsanov tarafından yapılmış. Mustafa Kemal Paşa’nın elinde Türk bayrağıyla Antep halkı arasındaki tabloyu yapan ise Ressam Muhtar’dır. Burada bulunan eserler; Antep halkının Fransız askerlerini protestosundan tutun sağlık hizmetlerine, açlık çeken kadınlara, Antep askerine mühimmat hazırlayan kadın ve yaşlı erkekleri gösteren İmalat-ı Harbiye Fabrikası’na ve diğerlerine bakarken, savaş acısı insanın yüreğini sızlatıyor. Gözyaşlarımla izlediğim bu tablolarda beni en çok etkileyen “Küçük Kamil” adlı tablonun hikâyesi oldu. 1920, 21 Ocak tarihli bu tabloda 14 yaşındaki Mehmet Kamil’in annesinin ve Antep halkının gözleri önünde Fransız askerleri tarafından süngülenerek şehit edilmesi, halkı galeyana getirmiş ve Antep savunmasına da kapı açmıştır.

ATATÜRK GAZİANTEP’TE

Mustafa Kemal Atatürk, 1933 yılında Gaziantep’e gelir. O yıllar müzenin olduğu yerde askeri kışla vardır. Atatürk’ün askeri kışlaya geldiğinde kendi tablosunu izlemiş olması önemlidir. Osmanlı döneminde “Redif Deposu” olarak kullanılan bina, Cumhuriyet yıllarında ise askeri faaliyetlerde kullanılır. Son olarak da binanın olduğu yere bugünkü müze yapılıyor. Atatürk’ün bu gezisinde Gaziantep halkı Ata’mızın nüfusunu Gaziantep’e geçirmek ister. Atatürk bunu seve seve kabul eder. Bunun üzerine Ata’mıza ikamet adresi olarak iki han hediye edilir. Atatürk “Bu hanlar benim değil, milletimindir” der ve o hanların adı “Millet Hanı” olarak kalır.

MÜZENİN KALBİ

“Müzenin Kalbi” denilen bölümdeyiz şimdi. Duvarlarda, dirsekten başlayıp parmak ucuna kadar uzanan ve üzerinde her birinin ayrı rakamı bulunan beyaz bantlarla sarılmış kollar… 1920’de hayat durmuş gibidir! Milli Mücadele yıllarında, Anteplileri temsil ediyor bu manzara. Şehrin hemen hemen her noktasına yayılan sokak çatışmaları devam ederken, 155’lik toplar Fransız-Ermeni kuvvetleri tarafından savunmasız Antep halkına acımasızca kullanılır. Hem de açlıkla baş başa bırakılır Antepliler. Zerdali çekirdeğini öğüterek ekmek yapıp yemeye başlar, bu da bitince ot ve ölen hayvanların etlerini yerler. Gün gelir açlığa dayanamayıp teslim olmak zorunda kalırlar Fransızlara. Sokak çatışmaları durmuş, toplar susmuştur bir süre… Ancak Antepliler, üzerinde kişiye has rakamların yazılı olduğu bantları kollarında kullanmak zorunda bırakılırlar. Aslında bu durum, Fransızların Türkleri ayırt etmek için kullandıkları bir damgalama yöntemidir. Antep halkı bu duruma isyan eder.

Mustafa Kemal Paşa’nın “Toplanınız ve hep birlikte düşmanı protesto ediniz,” sözleri üzerine 1920; 13 Ağustos’ta on binlerce Antep halkı, Karatarla Camii avlusunda toplanarak “Harp istiyoruz! Ölürüz ama Fransız da bu kente giremez!” diye haykırırlar. Savaşa devam edeceklerini, Antep Kalesi’ne büyük bir Türk bayrağı çekerek ilan ederler. Aslında Kale’ye çekilen bayrak değil kefenleridir! Antep’in kurtarılması adına ölmeye razıdırlar ve ilk öldürülenler onlar olur…
Gösterdikleri azim ve kararlılıkla bir destan yazan Antep halkı, yetersiz silah ve cephane; kadın, çocuk, genç ve ihtiyar demeden verdiği eşsiz mücadele ile kahramanca savaşarak kentlerini ve bayrağını işgalcilerden kurtarırlar. 1921’de TBMM tarafından kente “Gazi” unvanı verilerek bu eşsiz mücadele taçlandırılır ve “Gaziantep” olur kentin adı. Gaziantep, binlerce şehit, binlerce yaralı verdiği mücadeleler sonunda; Ankara Hükümeti ile Fransızlar arasında “Ankara Antlaşması” imzalanır ve 25 Aralık 1921’de işgalden kurtularak anavatana kavuşur. Gaziantepliler der ki “Antep’in önünde hiçbir şey duramaz, “Gazi” unvanından başka!”

PANAROMA MEYDANI

Gaziantep’e gidip de 25 Aralık Panorama Müzesi’ni ve müzenin yıldızı Panorama Meydanı’nı görmeden sakın dönmeyiniz. Kızım ve torunumla Panorama Meydanı’nı görebilmek için müzenin üst katının balkonuna çıktık. Karşımızda uzanan; 13 metre yükseklik, 120 metre uzunluk ve 38 metre derinlik ile dev boyutlu pano çok çarpıcıydı! Bu eşsiz panoda, yirmi altı aylık Fransız işgali sırasında, Antep halkının ölümü göze alarak verdiği kahramanca mücadele panoramik manzarasıyla, yani hiç eksiksiz olarak, görülüyor. Bu muazzam eserin yaratıcısı Rus Ressam Aleksander Yamsanov’dur.

Yamsanov, bu devasa panosunda Anadolu’da Milli Mücadelenin meşalesini yakan Anteplilerin gösterdiği kahramanlığı ölümsüzleştirmiş. Bunu yaparken özel hazırlanan görseller, farklı mekânlar ve üç yerde de Dioroma denilen maket alanlar kullanmış.  Bu farklı bakış açıları, ziyaretçilere Antep savunmasının içinde hissi veriyor. Üstelik bu görsellere fondaki bir savaş alanında olabilecek sesler, kahramanlık türküleri de eşlik ediyor. Sadece savaş manzaraları, şehitler, göğe uzanan alevler yok bu devasa panoda. Antep savunmasına şahitlik eden binalardan kalma kapılar, pencerelerden tutun üzerinde Arapça yazılarıyla çeşmeleri, Kızılay’ı ve her şeyiyle İşgal Yıllarındaki Antep var bu dev tabloda. Üstelik bu yaptığı üç savaş resminin önüne birer gerçek savaş aracı ve şehit düşen bir askerin maketini koyarak manzaraya derinlik ve sahicilik katmış ve izleyenleri tablonun içinde hissettirmeyi başarmış. 

Panorama Meydanı’nın tamamını gördüğünüzde Antep Savunması ’na 360 derecelik tanık olmuş oluyorsunuz. Sesiyle, dokusuyla, rengiyle, ruhuyla çok farklı…  
25 Aralık Panorama Müzesi İstiklal Savaşımızda yapılan kahramanlıkları genç kuşaklarımıza anlatan hatta bunları yaşatan bir müze. Bu müzeyi gezerken insan Anteplilerin gösterdiği direnişe hayran oluyor ve Türk olmanın gururunu bir kez daha hissediyor.  Bu müze, yaşanılanların unutulmaması ve gelecek kuşaklara aktarılmasında önemli bir rol oynayacaktır. Müzenin açılmasına öncülük eden, emeği geçenleri tebrik eder, Gaziantep’e gelenleri bu özel müzeyi görmelerini öneririz.

Firdevs Tunçay

Kaynak: Haber Merkezi